21 Şubat 2010 Pazar

15. Buluşma

Arkadaşlar, Görkem arkadaşımızın yurt dışında olması hasebiyle birkaç buluşmanın organizasyonunu bana devretmiş bulunmaktadır.
14 haftadır süregelen geleneği aynen devam ettirip, çarşamba günü saat 19:00'da buluşacağız. Görkem'in belirttiği üzere benimle birlikte geçecek olan buluşmalar Cafe ortamından Bar ortamına taşınmayacaktır. Bildiğimiz ve rahat olduğumuz bir mekanda 15. buluşmamaızı yapmayı uygun gördüğümden, Çarşamba günü saat 19:00'da Alsancakta PlayBox'da buluşmayı organize edicem.

Yeri bilmeyen arkadaşlar Görkemin eski mesajlarından haritaya ulaşabilirler.
Telefonla bana ulaşmak isterseniz ; 0555 5986666 numaram. Çarşamba günü görüşmek dileği ile.

17 Şubat 2010 Çarşamba

14. Buluşma özeti

Bu hafta ortalama sayımızı tekrar tutturduk. Öğrenci popülasyonunun şehirden uzaklaşması, sömestr süresince bizi de vurmuştu. Bu da demek oluyor ki Oyun Mutfağı'nda daha başka ilgi gruplarından daha farklı insanlara ihtiyacımız var.

Oylamaya giren fikirler şunlar oldu:

1. Pamuk Prenses öyküsü etrafında şekillenen korku temalı oyun
2. Küçük Emrah'ın hikayelerini oynadığımız bir oyun (kaşlarını bükerek düşmanını afallatıp ağlayarak saldırıyor)
3. Marduk'un saldırısında hayatta kalma oyunu
4. Masallardaki 'beyaz atlı prens'in maceralarının oyunu
5. Azap (seçilen fikir bu oldu)


Oyun Mutfağı 2010 02 17


Oyun tasarımı
Kendini bir labirent içinde kendini bulan bir karakteri oynuyoruz. Oyunun başında ona, öldüğü ama ruhunu bulması gerektiği söyleniyor. Labirent içindeki 7 farklı bulmacayı çözdükten sonra, ruhuna ulaşıyor. (Ruhuyla dövüşmesi konusunda Serkan çok ısrar etti, sanırım onu yorumlar yoluyla açıklayacak:])

Oyunda bulunacak 7 puzzle, aynı zamanda karakterin geçmişte başına gelmiş olaylara bağlı ve bu bulmacalara nasıl tepki vereceği, karakterin sonunda ulaşacağı ruhunun niteliğini belirliyor. (Kötü hareketlerde bulunursa kötü bir ruh, iyi hareketlerde bulunursa iyi bir ruh oluşuyor sonunda)

PUZZLE 1
Labirentin bir bölümünde, yıkık ve eski bir yemek odasıyla karşılaşıyoruz. Odada yapmamız gereken, etraftaki eşyalardan kadeh, mum, ve bir fotoğrafı masanın üzerine koyup, sandalyeleri de masanın iki yanına karşılıklı olarak koymak. Odanın içindeki yıkıntılar ve onca eşya içinden ipuçlarını değerlendirerek bunu keşfetmemiz gerekiyor. Odanın bir köşesinde de, kendini asmış bir kızın bedeni bulunuyor. Kızı sandalyelerden birine oturtup, kendimiz de diğer sandalyeye oturduğumuz zaman, sinematik devreye giriyor ve bizi olayın olduğu güne götürüyor.

Odada cesediyle karşılaştığımız kız aslında karakterimizin intihar eden sevgilisi. O gün, karakterimiz kızın onu aldattığını acı bir şekilde keşfediyor ve bunu ıspatlayan fotoğrafları gösterdikten sonra onu lanetleyerek terkediyor. Kız da kısa bir süre sonra kendini asarak öldürüyor.

Bu sahneyi izledikten sonra, oyun bize kızın ruhunun ne olacağını soruyor. Cennete mi, Cehenneme mi gitmeli, yoksa Araf'ta sonsuza dek beklemeye mi mahkum olmalı? Seçim bize ait.

PUZZLE 2
İkinci bulmacada, labirentin bir koridorunda babamızla olan anılarımızı görüyoruz. Bunlardan bazıları birbirimize gönderdiğimiz mektuplar, bazıları da birlikte anılarımızın vidyoları. Hepsinin ortak noktası, babamızın her zaman bize öfkeyle kötü davranmış olduğu. Hayat boyu babamız tarafından bir ezme, hor görmeyle karşı karşıya kalmışız. Çocukluğumuzda bile iyi davranışlarımız ödüllendirilmek bir yana, cezayla sonuçlanmış. Anılarımızdan biri de defalarca oynadığımız satranç oyunlarında babamıza hep yenilmemizi gösteriyor.

Koridorun duvarlarında bu anıları görürken aynı zamanda kahramanımızın o günleri hatırladıkça ağladığına dair sesler duyuyoruz, kahramanın yüzünü hiçbir zaman görmüyor, hep arkasından bakıyoruz ama hem ağlama sesleri hem de kolunu yüzüne götürerek gözlerini silmesi bize ağladığını gösteriyor. Koridorun diğer ucunda da, ölüm yatağında babamızı görüyoruz. Yatağın yanında bir satranç masası ve bir tabure bulunuyor. Tabureye oturduğumuzda, babamızla geçmişteki anıları değerlendirdiğimiz bir diyaloğa başlamış oluyoruz. Diyalogdaki çeşitli seçeneklerle babamızı bize tüm yaptıkları için suçlayabilir ve üzerine gidebilir, ya da dostça ve şevkatle davranabiliriz. Eğer agresif davranırsak, aynı zamanda oynadığımız satranç oyununda da saldırı hamlesi yapıyoruz (satranç oyunu önceden belirlenmiş, diyaloğa paralel bir senaryoya göre işliyor), eğer alttan alırsak, babamızın bizi satrançta yenmesine müsaade etmiş oluyoruz.

Diyaloğun sonunda ya babamızı herşey için suçluyor ve satranç oyununda galip geliyoruz, ya da olanları bir kenara bırakıp oyunu onun yenmesini ve iyi hissetmesini sağlıyoruz. Seçim bize kalmış.

Oyundaki toplam 7 puzzle'ın her biri, hayatımızdaki olaylara bağlı ve bize onları değiştirme(/belirleme) seçeneği sunuyor. Sonuçta kazanacağımız ruhumuz da, bu olaylara nasıl tepkiler verdiğimize göre şekilleniyor.

Puzzle'lara devam edilip aralarındaki bağlantılar pekiştirilebilir. Belki başka bir buluşmada bu fikre devam edebiliriz. Dahası, kullanıcının etkileşiminin nasıl gerçekleşeceği, ve oyunun sonunun nasıl şekilleneceği konusunda eksiklikler mevcut.

15 Şubat 2010 Pazartesi

14. Buluşma

17 Şubat tarihli 14. Buluşmamız, Kıbrıs Şehitler'nin (ya da Sevinç Pastanesi'nin, ya da Gündoğdu meydanının) çok yakınındaki Şenocak Kitapevi'nin üst katında, her zamanki gibi saat 19:00'da olacak.

Açık adres:
Ali Çetinkaya Bulvarı, No:20/A, Alsancak / İzmir.
Tel: 0 232 464 51 08

Tabii her zaman beni arayabilirsiniz:
0 505 334 29 44 (Görkem)

Harita:

14 Şubat 2010 Pazar

13. Buluşmanın özeti

13. Buluşmada daha önceden bildiğimiz bir oyunu, Tetris'i biraz değiştirmeye uğraştık. Serkan (Ergun), platformun dört tarafından da tetramino'ların gelebildiği bir tetris varyasyonundan bahsetti, kabaca şöyleydi (sağdaki şekil):



Konuşmaya devam ettik ve bir de şu şekil üzerinde durduk:



Bu şekilde eğer iki boyutlu düşünülürse tetraminolar ortadan çıkıp dairenin kenarına doğru birikiyorlar. Aynı bildiğimiz tetristeki gibi, bir halka tamamlandığı anda kayboluyor ve puan kazandırıyor.

Üç boyutlu düşünüldüğünde ise, tetraminoları bir silindirin çevresini oluşturacak şekilde diziyoruz. Normal tetris ekranının sağ ve sol uçlarını alıp birleştirdiğimizde elde edeceğimiz oyun bu oluyor.

İki yaklaşımda da, göze çarpan bir problem tetraminoların hücrelerinin çok daralacağı ve yassı bir görünüme sahip olacağı. Bu görsel öğelerle oynanarak üstesinden gelinebilecek bir problem.

Konuştuğumuz bir diğer sorun da, oyunun dengesini korumak için tetris'ten bildiğimiz 5 şekli korumak mı, yoksa değiştirmek mi gerekeceği. Yeni şekiller icat etmek çok zor değil ama bu şekillerin oyun mekaniğini nasıl etkileyeceğini ölçmek ve hesaplamak güç.

Diğer konuştuğumuz şeylerden biri de, artık her sıra bir çizgi yerine halka olduğu için bu halkaları döndürerek bir oyun mekaniği kurmaktı. Halkalardan birini istediği gibi döndürmek kullanıcıya bonus olarak verilebilir, ya da rasgele olarak döndürmek zorlaştırıcı engel olarak kullanılabilir.

8 Şubat 2010 Pazartesi

13. Buluşmanın koordinatları

10 Şubat tarihli 13. Buluşmamız, 4. Buluşmamızla aynı yerde, Kıbrıs Şehitler'nin (ya da Sevinç Pastanesi'nin, ya da Gündoğdu meydanının) çok yakınındaki Şenocak Kitapevi'nin üst katında, her zamanki gibi saat 19:00'da olacak.

Açık adres:
Ali Çetinkaya Bulvarı, No:20/A, Alsancak / İzmir.
Tel: 0 232 464 51 08

Tabii her zaman beni arayabilirsiniz:
0 505 334 29 44 (Görkem)

Harita:

7 Şubat 2010 Pazar

9. Buluşmanın Özeti (13 Ocak)

Buluşmada önce şu fikirler gündeme geldi:

1. Utku'nun "Terminal filminin oyunu" ve "otopark tycoon" önerileri
2. Ertan'ın "Kale yıkmaca oyununu modifiye edelim" önerisi
3. Turgut'un "Stronghold'u baştan yapalım" önerisi
4. Murat'ın "Göktaşı delmece" fikri
5. Ertan'ın "Keçi Hastanesi'nin adventure'unu yapalım" fikri
6. Ertan'ın "Sokak futbolu" hatırlatması.

Ama sonra, bir kelime atalım ortaya ve ordan nereye giderse onu yapalım dedik, bu aşamada Oykun'dan "Pigme Yamyamlar" diye bir fikir çıktı. Baştan ne kadar "kafamda bir oyun fikri yok sadece öylesine salladım" dediyse de, grup en çok bu fikre oy verdi ve sonunda da çok keyifli bir oyun çıktı :)

Oyun Mutfağı 2010 01 13


Oyun tasarımı
Oyunda bir ormanın içinde yaşayan yamyam kabilesini kontrol ediyor ve insanların yerleştikleri bölgeleri bir bir geri almalarını sağlayarak onlara yardım ediyoruz. Zamanla tüm topraklara sahip olan yamyamlar insanlar karşısında gerilemiş ve son bir bölgeye sıkışmışlar ve artık canlarına tak etmiş!

Görsel olarak Commandos tarzı 2.5 boyutlu bir ekrandan bakıyoruz haritaya. Yamyamları birinci elden, "sen şuraya git", "sen bunu yap" şeklinde yönlendiriyoruz. Ekran, RTS oyunlarında olduğu gibi haritanın bir bölgesine odaklanıyor ve fare yardımıyla sekiz yöne hareket ettirilebiliyor.

Oyun Mutfağı 2010 01 13


Haritanın tamamı, bir köşesinde küçük bir kabile toteminin bulunduğu bölgelere ayrılmış. Yamyamlar sadece tek bir bölgenin hakimiyetine sahip. Kalan tüm bölgeler insanların elinde. Bu ellerinde kalan tek bölgedeki yamyamlar, zaman zaman gezerken bölgeye gelen insanları yiyerek yaşamlarını sürdürüyorlar. Yamyamların nüfuslarına doğru orantılı olan bir et tüketim hızları var ve eğer o hızda et bulamazlarsa birbirlerini yemeye başlıyorlar. Amaç, sırayla bölgeleri geri alarak totemlerini geri kazanmak ve tüm haritayı tekrar yamyam kontrolüne almak. Her totemin 10 yamyamlık kapasitesi var, ve yeni bölgeler işgal ettikçe bu yamyamlar o bölgelerde doğmaya başlıyorlar.

Yamyam nüfusumuz üçe ayrılmış: Tuzakçı yamyamlar, Tüftüfçü yamyamlar ve Taşıyıcı yamyamlar. Tuzakçı yamyamlar bir bölgeye gidip tuzak kurabiliyorlar ve bu tuzağa gezgin insanlardan biri yakalandığındaysa taşıyıcılar yakalanan insanı oradan alıp en yakın toteme esir olarak götürüyorlar ve bu insanlar yenmek üzere stoğa eklenmiş oluyor. Eğer tuzağa bir insan yakalandığında kısa süre içinde taşıyıcı yamyamlar onu almazsa, başka insanlar durumu keşfedip onu kurtarabiliyorlar. Bu durum oluşursa insanların polis gücü bölgeye gelip o tuzağı yakınındaki diğer tuzaklarla birlikte temizliyor ve bölgedeki yamyam birimlerimizi de geri gelmemek üzere götürüyor. Ancak o bölgede en az bir tüftüfçü yamyamımız varsa polise karşı koyup bölgenin tekrar insan kontrolüne geçmesini engelleyebiliyor. Hatta eğer tüftüfçü yamyam polisi vurup bayılttıktan sonra taşıyıcı yamyamlar polis birimlerini en yakın totem'e taşıyabilirlerse, normal insanlara göre iki katı gıda stoğu elde ediyorlar.

Oyun Mutfağı 2010 01 13


Tüm yamyamlarımız tükendiğinde oyunu kaybediyoruz, bunun olmaması içinse sürekli avlanmak zorundayız. Bununla birlikte nüfusumuz arttıkça gıda isteğimiz de arttığından oyun gittikçe zorlaşmak durumunda. Her işgal ettiğimiz bölgeyle birlikte görsel olarak da o bölge ormanlaşmaya, koyu yeşil bir renge bürünmeye başlıyor. Kaybettiğimiz her bölge ise grileşmeye, beton parçalarına bürünmeye başlıyor.

6 Şubat 2010 Cumartesi

11. Buluşmanın özeti (27 Ocak)

Oyun Mutfağı 2010 01 27


11. Buluşmada Serkan'ın (evet Serkan'ı bulduk!) butik oyunu fikriyle Emine'nin zuma-mücevher oyununu birleştirerek yeni bir oyun düşürdük.

Oyun tasarımı
Oyunun esas etkileşimi çeşitli kıyafetler arasından seçtiklerimizle butiğe gelen müşterileri giydirmek ve memnun oldukları ölçüde para kazanmak.

Oyunun bu esas mekaniğinin gerçekleştiği ekranın altında, sıraya dizilmiş vitrin mankenleri görüyoruz. Oyun sırasında müşteriler bu mankenlerden birine yaklaşıp önünde bekliyor ve bizim müşterinin başının üzerindeki buluttaki resimden çıkardığımız izlenime göre o mankeni giydirmemiz gerekiyor. Her müşterinin bir bekleme süresi var ve eğer o süre içinde mankeni giydiremezsek (giysisinin en azından temel parçalarını tamamlayamazsak) müşteri butiği terk ediyor. Müşteri bu şekilde dükkanı terk ederse doğal olarak hiç para kazanamıyoruz, dahası o mankeni doldurmuş oluyoruz. Eğer benzer zevkte başka bir müşteri gelirse o mankenin üzerindeki hazır dizilmiş giysiyi hemen alıp gidebilir. Eğer aksine tüm mankenler benzer şekilde işgal edilirse, satış yapamaz hale gelir ve oyunu kaybederiz.

Taslak 1


Oyun Mutfağı 2010 01 27


Ekranın üst kısmında ise, sarmal bir sırada akan giysiler bulunuyor. Düzenleme olarak bu giysiler, ekranda gördüğümüz sefil, pespaye bir butikten kaçıp güzel, şık bir butiğe doğru ilerlerken bizim ekranımızda bulunuyorlar. Fareyi kullanarak üzerine tıkladığımız giysi, aşağıdaki vitrin mankenlerinden hangisinin hizasındaysa onun üzerine düşüyor.

Müşterilerin düzdüğümüz giysi için ödeyecekleri fiyat, hem giysilerin esas fiyatlarına (ekranın üzerinde akan giysilerin köşelerinde birer fiyat etiketi vardır), hem giysinin toplamda müşterinin kafasındaki giysiye yakınlığına, hem de fiyat olarak müşterinin kafasındaki fiyata yakınlığına bağlıdır. Bu üç kritere göre müşterinin giysiye ne kadar ödeyeceği belirlenir.

Ek ya da yan fikirler
* BONUS LEVEL olarak erkek müşteriler gelebilir ve ne versek şikayet etmeden satın alabilirler.
* Müşterilerin ödeyeceği bedelin belirlenmesi için alternatif olarak bir risk mekaniği de eklenebilir. Eğer düzdüğümüz giysinin toplam fiyatı müşterinin kafasındaki fiyat bandının üzerindeyse az para vermektense tamamen vazgeçebilir.
* Banttan düşürdüğümüz giysiler eğer herhangi bir mankenin üzerine denk gelmezse yere düşüp, hızlıca geçen hırsızlar tarafından çalınabilir. Bu çalınan giysilerin bedeli bizim kasamızdan düşer.
* BONUS LEVEL olarak üç kıyafeti bütün olarak görüp sonraki ekrada boş gelen üç mankeni aynı şekilde giydirmeye çalışabiliriz.
* Bazı müşteriler çift olarak gelebilir. Bu durumda hem iki müşterinin de giysilerini onların balonlarındaki taleplere göre dizmeli, hem de dizdiğimiz bu iki giysinin birbiriyle uyumlu olmaları gerekir.
* Giysilerin aktığı bant, oyunu zorlaştırmak için hızlanabilir.
* Eğer bir facebook oyunu olarak implement edilirse gelen müşteriler facebook arkadaşları arasından seçilebilir.
* Yine bir facebook oyunu olarak seçilirse gelen çiftler facebook'ta "in a relationship" olarak tanımlanan çiftler olabilir.

1 Şubat 2010 Pazartesi

12. Buluşma nerede olacakmış?

Bu hafta bir değişiklik yapalım dedik ve buluşma yine Playbox'ta. Eğer sömestr sebebiyle tenha olursa yine 8. buluşmadaki gibi Tabu'ya sarılabilelim diye. Saat 19'da buluşmak üzere. Yeri bulamazsanız beni her zaman arayabilirsiniz: 0 505 334 29 44 (Görkem)

Merak edenler için, Global Game Jam çok güzel geçti. Mümkün olduğu sürece her yıl giderim. Uğur hemen her televizyonla röportaj yaptı, efsane oldu. Acayip kıskandım.

Bizim grup Tayfa (Sadık abi, Tugay, Münire, Rıdvan ve ben), iki oyun çıkardık. Birisi 'Zampara', Oyun Mutfağı'ndan bir fikir. Biri de "Fire in the bed", bir cep telefonu oyunu. Şu adresten ikisine de ulaşabilirsiniz:

http://www.globalgamejam.org/games?tid[]=486&title=&tid_1=

Eğer playbox ne ki diyenlerdenseniz aşağıda adresi mevcut! :)
Görkem