4 Aralık 2009 Cuma

Oyun Mutfağı üçüncü buluşma

Üçüncü buluşmada maalesef bir aksilik oldu, 5 kişi başka bir doğa kafe'ye gitmişler. Ben de toplantı sırasında telefonu duymayınca iki paralel toplantı yapmış olduk. İronik olan, biz 10 kişilik grup, biyoloji esaslarında bir oyun tasarladık, ve diğer 5 kişilik gruptaki yeni katılan arkadaşlardan biri sanırım biyoloji mezunuymuş. :]

Tekrar telefonu duymadığım için arkadaşlardan özür diliyor ve bu haftanın özetine geçiyorum, haftaya sizinle görüşmek dileğiyle!



Tartışma
İlk önce Burak geçen haftalardaki fikirlerinden birini tekrar gözümüze gözümüze soktu, Aycan'ın "Rome: Total War olum bu işte" dediği, oyuncunun savaş alanında bir er olarak başlayıp oyunun iç süreçleriyle yükselip kumandan olduğu ve stratejileri yönettiği fikri yineledi. Ben hala burada ciddi potansiyel olduğunu düşünüyorum.

Emin, Osmos'dan bahsetti, Ambient/Chill-out konseptiyle fantastik bir oyun. Bundan sonra konu Phage Wars'a geldi, ben hiç oynamamıştım, Emin iyice anlatınca anladım ki bu bizim emektar Galcon'un aynısıymış (tabii daha zayıfıymış aynı zamanda:]). Galcon da çok benzer ama daha fazla oyun elemanıyla oynanışı biraz daha yoğun, hele bir de multiplayer odaları var ki...

Burkay hoca, "bundan oyun olur mu acaba" diyerek bir hücrenin hayatını biyolojinin temellerine dayanarak simüle etmek üzerine kurulu bir oyun fikrinden bahsetti. Sonra bir saat kadar bu "hücre hayatı" ile "galcon, phage-wars, osmos" arasında neler geliştirilebilir tartıştık ve bir taslak ortaya çıkardık.

Oyun
Oyun iki boyutlu olarak baktığımız bir kültür ortamında geçiyor. Galcon, Osmos ya da Phage Wars gibi bir görüntüye sahip, düzlem üzerinde yuvarlak ya da yumuşak kontürlü hücreler duruyor. Ekranda tüm hücreler görünebiliyor. Hücrelerin çoğu sahipsiz olmasına rağmen, iki tanesi oyunu karşılıklı oynayan iki rakibe ait. Bu iki hücre de, eşit enerjiyle (diyelim ki 100er birim) oyuna başlıyorlar. Oyunda hücrelerin kaderini belirleyen en önemli şey enerjileri. Bu enerjiyi kullanarak hücre elemanları (Mitokondri, Ribozom) yaratabiliyor, yine bu enerjiyi kullanarak başka hücreleri ele geçirebiliyorlar.

Bir hücrede enerjinin üretilmesi, o hücredeki Ribozom sayısıyla doğru orantılı. Ribozomların hücrede fonksiyonlarını yerine getirebilmeleri için de, her iki Ribozom başına bir Mitokondri bulunmalı. Her hücrede başlangıçta bir Ribozom ve Mitokondri bulunuyor, böylece her hücre enerji üretme yetisine sahip. Bu biriken enerji yeni Ribozom ve Mitokondrilerin üretilmesinde kullanılabilir. Örneğin bir hücrede üç Ribozom bir Mitokondri varsa, bir Ribozom işini yapamayacaktır, bu yüzden bir Mitokondri daha inşa etmek gerekir.

Her hücrenin bir çeper kalınlığı bulunur, ve bu çeper kalınlığı onların diğer hücrelerden gelen saldırılara karşı ne kadar dayanıklı olacaklarını belirler. Hücredeki enerji, istenilen noktada çeper kalınlığını artırmak için de kullanılabilir.

Bir hücrenin diğerini işgali, saldırgan hücreden bir enerji paketinin diğer hücreye gönderilmesiyle başlar. Eğer bu enerji paketi saldırılan hücrenin çeperinden sayısal olarak büyükse, o hücre ele geçirilir. Enerji paketinin büyüklüğü hücre çeperinden küçükse, saldırı sadece çeperin zayıflamasıyla sonuçlanır. Saldırının çeperden güçlü olduğu durumda, gelen enerjinin bir kısmı çeperi yıkmak için kullanılır. Hala enerji kaldıysa bunun bir kısmı, başlangıç için minimum kalınlıkta bir çeper inşa etmek için kullanılır ve yine hala enerji kaldıysa, bu yeni hücrede saklanır ve enerjiyle yapılan herhangi bir iş için kullanılabilir.

Oyunda amaç, ekrandaki diğer rakip(ler)in hücrelerini ele geçirmektir. Eğer hiç rakip hücre kalmadıysa, ekranda sahipsiz hücrelerin bulunması oyunun kazanılmasına engel değildir.

Bu arada Uğur, oyun için bir müzik yapmış bile ve bence konsepte süper uymuş! Uğur'un blogu şurada:
http://kabraxis.tumblr.com/

16 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Onun öyle enerji üretme fonksiyonu varmış, yalan mı ki?

    YanıtlaSil
  3. Yalan demeyelimde :) ribozomlar genellikle protein üretiminde görev alır.Google amcaya da sorabilirsiniz :P

    YanıtlaSil
  4. Zaten hücrenin hücreye enerji fırlatarak işgal edebildiğini de sanmıyorum. Oyun da bu ya! :)

    YanıtlaSil
  5. :D güzel bir nokta... orası içinde şöyle bir şey olabilirdi konjugasyon(umarım yanlış yazmadım ) denen bir olay vardı bakterilerin birbirleri arasında zardan köprü kurup dna larının bır kısmını takas etmelerı falan... bu kullanılabilir sanırım . (yalnız gelemediğim için çıkan fikre çamur atıyorum gibi birşey oldu bu ama yok öyle birşey :D aklıma gelenleri yazıyorum sadece =) )

    YanıtlaSil
  6. Flickr bağlantısı çatlak, patlak :) hhtp olmuş ;) Haftaya gene yokum İstanbul'dayım (2 Sony, 1 Olympus DSLR, 4 de lens testi var). Ben katılana kadar siz oyunu tasarlamış, programlamış olursunuz :P

    YanıtlaSil
  7. Sanirim Gorkem'in yazaarken eli surctu, cunku oyunun asil dizayninda zaten enerji uretecek mekanizma olarak mitokondrileri soylemistik. ribozomlar diger hucreye saldirmakta kullanilacak proteinlerin uretiminden sorumlu. mitokondrilerin urettigi enerjinin bir kismi ribozomlari desteklemekte kullanilirken, artan kismi da hucre ceperi yapiminda kullanilacak veya depolanacak.

    YanıtlaSil
  8. Aslında bu fikir üzerinde dahada durabiliriz.Sadece mitokondri ve ribozom harici diger organellerde kullanılabilir.Misal golgi aygıtı temel geliştirmelerin yapılacagı yer olur(upgrade binası).lizozomlar saldırı üniteleri olabilir.Anlatacak cok sey var.Ben şu diğer toplantıdaki biyologum:).Bu hafta toplanabilirsek bu fikri dahada geliştirebiliriz.Ama lütfen toplantı yerinde sadık olalım :)

    YanıtlaSil
  9. Tabii ki daha detaylandırmak mümkün. Hatta ilk dizayn aşamalarında endoplazmik retikulum, DNA, RNA ve hatta farklı mikroorganizma türlerinin de isimleri telaffuz edildi. Ancak titreyip kendimize geldik ve "keep it simple, stupid" felsefesini oyunumuza yansıtmakta gecikmedik.

    bu arada ugur'u ayrıca tebrik ediyorum. Bence harika bir ambient olmuş. O gece eve doğru giderken kafamın içinde çınlayan sesler vardı. Parçada o sesleri aynen duymak çok hoşuma gitti.

    Bu arada benzer bir atmosfer ve yine çok başarılı bir dizayn/uygulama için tavsiye ederim (Uğur'un müziğinin ilk notalarıyla beraber bir anda aklıma geliverdi):

    http://intihuatani.usc.edu/cloud/flowing/core.html

    YanıtlaSil
  10. Dil sürçmesi değil hocam, doğruya doğru o kadar detayını hatırlayamadım :) Notlarımda da bu kadar vardı, sizin yazdığınız iyi olmuş neticede.

    Uğur'un çalışması bence de süper olmuş. Bir de grafik sanatçımız olsa, tasarımları hem görseller hem de sesle oturtsak ne güzel olur.

    YanıtlaSil
  11. Oyun müziği konusunda şunu söylemek istiyorum, insanlara gerilim vermeden bir de böyle sakin sakin oynamalarının imkanını sunarak hangisinin daha keyifli olduğunu görebilcez.

    YanıtlaSil
  12. Acaba az kişi ile oyun çıkıyor çok kişi ile çıkmıyor gibi bir sonuca varmak erken mi? :) Yoksa, ben varken bi çıktı bi çıkmadı, en azından tek başıma sonuca direkt etki etmediğim açık:) Bu arada Uğur'u tanımıyorum ve kendisini ben de tebrik etmek isterim. Bloğundaki "Steampunk" tadındaki hafif gerilimli "ambient" ile Burkay Hoca'nın bahsettigi o sitedeki giriş müziği arasında ilişki var mı ki? Ben Uğur'un müzik yorumlarının yorumcusu olabilecek durumda değilim ama Uğur'un bloğundaki "Oblivion" piyano yorumu için hiç kimse kötü bir yorumda bulunamaz gibi geliyor bana:)

    YanıtlaSil
  13. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  14. Çok teşekkürler ^^
    O müzikler arasında benzerlik olması ihtimali vardır mutlaka. Zira Ambient müzikte, her ne kadar çeşitlilik inanılmaz olsa da, ortaya çıkan ürünler basitçe "Uğultu"lardan ibaret :) O yüzden çoğu Ambient müzik birbirine benzeyebilir. Öte yandan ben daha önce Flow'u hiç oynamamıştım :)

    Blogumdaki son müziği biraz aceleyle yaptım. Biraz daha elden geçirilmiş halini, ikinci bir ambient müziği ve bir "savaş teması"nı yakında internetlere koyacağım, sizi bilgilendiririm :)

    YanıtlaSil
  15. Bence Bethesda profesyonel olarak bile ilgilenebilir sizinle. Süper olmuş Oblivion çevirisi...

    YanıtlaSil
  16. Bu arada yanlış anlaşılmasın, Flow referansındaki amacım kesinlikle benzerliğe işaret etmek değil, çalışmanın başarısına işaret etmekti. Benzer ortamlar sonuçta benzer seslerle desteklenir. Ama ben mesela o sesleri 100 kere dinlesem yine de kendim çıkartamam. Uğur flowu bilmeden aynı tınıyı yakalamış. Neyse çok da uzatmaya gerek yok. Herkesin eline emeğine sağlık. Çarşamba görüşmek üzere.

    YanıtlaSil