26 Aralık 2010 Pazar

37. Buluşma

Merhaba,

37. buluşmamız 29 Aralık Çarşamba, akşam saat 7'de klasik mekanımız Playbox'ta (evet, yine Playbox'ta :) ).

Facebook event: http://www.facebook.com/event.php?eid=176177759079610

Sevgiler,
Serkan

Harita da şöyle:

20 Aralık 2010 Pazartesi

36. Buluşma

Merhaba,

36. buluşmamız 22 Aralık Çarşamba, akşam saat 7'de klasik mekanımız Playbox'ta.

Facebook event: http://www.facebook.com/event.php?eid=149820375067032

Sevgiler,
Serkan

Harita da şöyle:

13 Aralık 2010 Pazartesi

35. Buluşma

Merhaba,

35. buluşmamız 15 Aralık Çarşamba, akşam saat 7'de klasik mekanımız Playbox'ta.

Facebook event: http://www.facebook.com/event.php?eid=110748492331002

Sevgiler,
Serkan

Harita da şöyle:

6 Aralık 2010 Pazartesi

34. Buluşma

Merhaba,

34. buluşmamız 8 Aralık Çarşamba, akşam saat 7'de klasik mekanımız Playbox'ta.

Facebook event: http://www.facebook.com/event.php?eid=108814739190980

Sevgiler,
Serkan

Harita da şöyle:

29 Kasım 2010 Pazartesi

33. Buluşma

Merhaba,

33. buluşmamız 01 Aralık Çarşamba, akşam saat 7'de klasik mekanımız Playbox'ta.

Facebook event: http://www.facebook.com/event.php?eid=111087832293671

Sevgiler,
Serkan

Harita da şöyle:

21 Kasım 2010 Pazar

Oyun Mutfağı 32. Buluşma koordinatları

Merhaba,

2011 Ocak ayında doktora için İngiltere/Essex'e yerleşiyorum, bu yüzden maalesef artık öngörülebilir gelecekte Oyun Mutfağı'nı yürütme kıvancını sürdüremeyeceğim.

Oyun Mutfağının faaliyetlerini ve liderliğini devralmasını arkadaşımız Serkan Ergun'dan rica ettim, kendisi de keyifle kabul etti.

Serkan'ı neredeyse 8 yıldır tanıyorum. Oyun geliştirmeyle ilgili hem endüstriye dönük hem de akademik tarafta faaliyetlerini uzun süredir sürdürüyor. Bunlardan biri, yürüttükleri 'testere' geliştirme grubu (http://ube.ege.edu.tr/~ergun/tr/). Serkan aynı zamanda oyungelistirici.org'un kurucularından ve 2009'dan beri Ege Üniversitesi'nde bilgisayar grafikleri alanında doktora çalışmasını sürdürüyor.

Serkan, Oyun Mutfağı'nın en devamlı katılımcılarından biri. Ve hem yetenekleri hem de deneyimiyle bu görevi benden daha iyi sürdüreceğinden hiç şüphem yok. Oyun Mutfağı'nın ürünlerinin "Creative Commons / Attribution Only" lisansına sahip olması ve ana temanın oyun tasarımı olması esaslarıysa geçerli olmaya devam edecek.

Şimdiye kadar çok değerli katkılarıyla bu kulübün varolmasını ve sürmesini sağlayan Ertan Duran, Selen ve Burkay Genç, Serkan Genç, Ahmet Bilgili, Uğurcan Orçun, Durmuş Ali Çöllü, Can Bakış, Devrim Günyel ve daha birçok kişiye teşekkür borçluyum. Ertan'ı nışanlandığından beri göremiyoruz, ama ben işlerini yoluna koyunca döneceğini umuyorum, zira eksikliği hep hissediliyor.

Oyun Mutfağı'nı oluşturan insanlardan çok şey öğrendim, ve her buluşmadan çok keyif aldım. Ne kadar şükran duysam azdır.

Saygılarımla,
Görkem Paçacı


32. buluşmamız 24 Kasım Çarşamba, akşam saat 7'de klasik mekanımız Playbox'ta.

Facebook event: http://www.facebook.com/event.php?eid=157233200988202

Sevgiler,
Görkem

Harita da şöyle:

17 Kasım 2010 Çarşamba

17 Kasım toplantısı iptal

Merhaba arkadaşlar,

Bugünkü toplantıyı bayram nedeniyle yapmıyoruz. Zaten yapılacağına dair bir duyuru yapmamıştık, ama yine de tereddüt edenler varsa ilan etmiş olalım.

Sevgiler,
Görkem

8 Kasım 2010 Pazartesi

31. Buluşma

Merhaba,

30. buluşmamız 10 Kasım Çarşamba, akşam saat 7'de klasik mekanımız Playbox'ta.

Facebook event: http://www.facebook.com/event.php?eid=105508796183848&num_event_invites=0

Sevgiler,
Görkem

Harita da şöyle:

31 Ekim 2010 Pazar

30. Buluşmamızın koordinatları

Merhaba,

30. buluşmamız 3 Kasım Çarşamba, akşam saat 7'de klasik mekanımız Playbox'ta.

Facebook event: http://www.facebook.com/event.php?eid=142005522513331

Sevgiler,
Görkem

Harita da şöyle:

24 Ekim 2010 Pazar

İzmir 29. Buluşma koordinatları

Merhaba,

29. buluşmamız 27 Ekim Çarşamba günü akşam 7'de, Playbox'ta.

Facebook event: http://www.facebook.com/event.php?eid=101065436629010

Sevgiler,
Görkem

Harita da şöyle:

23 Ekim 2010 Cumartesi

Oyungelistirici.org yarışması

Merhaba,

Oyungelistirici.org'daki arkadaşlarımız şöyle bir yarışma düzenliyorlarmış:
Selam millet! Yeni bir Og.org yarışması ile yine karşınızdayız. Geçen yarışma süperdi, beklediğimizden çok katılım geldi ve oldukça güzellerdi. Yeni bir yarışma yapmak için uygun bir zaman gibi geldi bize. Bu sefer birkaç değişikliğe gitmeyi düşündük. İlk değişiklik yarışmamız bu sefer 1 ay sürecek. Bu değişikliğin bize daha çok katılım olarak dönmesini umuyoruz. İkinci değişiklik ise bu sefer hazır bir tema listesi ile başlayacağız. 1 hafta kaldı zaten yarışmanın başlamasına ve ayrıca geçen yarışmadan kalan bir listemiz var elimizde. Birkaç ekleme daha yapıp bir liste hazırlamayı düşündük.
...

http://www.oyungelistirici.org/phpBB3/viewtopic.php?f=7&t=10250&p=11320

Oyun Mutfağı mütevelli heyetimizden Uğurcan'ın referansıyla aktarır, bol bol eğlenmenizi diler, saygılarımla bilgilerinize arz ederim.

Sevgiler,
Görkem

18 Ekim 2010 Pazartesi

İzmir 28. Buluşma koordinatları

Merhaba,

28. buluşmamız 20 Ekim Çarşamba günü akşam 7'de, Playbox'ta.

Facebook event: http://www.facebook.com/event.php?eid=154746881229791

Sevgiler,
Görkem

Harita da şöyle:

15 Ekim 2010 Cuma

27. Buluşma oyunu

Bu buluşmada önce atomaltı teması üzerine odaklandık, ama bunu sonraki toplantılara bırakmayı kararlaştırdık.



Oyun tasarımı: "Taksici unutmaz."
Kazanan fikir Ahmet'ten geldi: Bir taksiciyi oynasak, ve sadece müşterinin gitmek istediği yerin bir fotoğrafını görsek? O şehirde işe yeni başlamış bir taksici gibi haritalara bakarak, sokakların birleştiği yerlerdeki sokak isimlerini okuyarak, yolu bulmaya çalışsak? Zamanla şehri öğrensek ve daha hızlı, daha zor görevler yapabilsek?

Taksiciye verilen görevler otomatik olarak önce çok basitten başlayacak. Örneğin verilen görevlerde şehrin haritası üzerinde taksinin yeri ve müşterinin gitmek istediği yeri gösteren işaretçiler, takip etmesi gereken yolları gösteren oklar olabilir.

Görevler zorlaştıkça harita da devreden çıkar, ve sadece bir resimle taksicinin müşterinin gitmek istediği yeri bulması gerekir. Şehri tanıyan taksiciler resimdeki ipuçlarından yola çıkarak çok geçmeden hedefi bulabilir: arkaplandaki ortam gece kulüplerinin olduğu bölge mi, yoksa işyerlerinin olduğu semt mi? Binaların mimarisi antik mi (eski şehir merkezi) yoksa modern mi? Evlerin bulunduğu bölge mi? ...

Taksicinin işini zorlaştıran bazı diğer etkenler var:
- Taksinin yakıtını belli bir seviyenin üzerinde tutmak zorunda. Eğer yoldayken yakıt biterse, müşteriyi kaybeder ve bulunduğu yere yakıt getirtmek için yüksek bir ücret öder.
- Taksiye sarhoşlar, çılgın yaşlı teyzeler gibi zorlu müşteriler binebilir. Bu durumlarda, örneğin sarhoş bindiğinde gösterilen resim bulanık, ya da söylenen sokak ismi yanlış olabilir.
- Trafik kurallarına uymazsa (ters yönler, kırmızı ışıklar,...) trafik cezası yiyebilir. Yakıt ücretleri gibi bu cezalar da taksicinin kazandığı paradan düşülür.
- Şehir yavaş yavaş gelişip, değişebilir.

Oyun daha da genişletilip yalnızca taksiciden, polis, itfaiyeci gibi yine şehri bilmeye ihtiyacı olan mesleklere transfere, bu alanlarda kariyer oluşturmaya gidebilir.

Yazarın notu: Bu oyun benim bir yıldan fazla üzerinde çalıştığım Project Myworld platformuna çok uygun (reklamlar...):


oyunda benim yaptığım gözle görülebilir tek şey sanırım 0:35-0:45 arasında görünen pencere ve kapı düzenleme.)

Myworld'de gerçek coğrafi haritalar üzerinde insanların kendi binalarını, şehirlerini yaratabilecekleri bir platform hayal ediliyordu. Ve bu kısmen elle inşa edilmiş şehirler üzerinde oynanan birbiriyle etkileşimli çeşitli oyunlar... Bir tarafta bir shooter oynanırken diğer tarafta balık tutma oyunu oynayan insanlar, vesaire. Taksici oyunu özellikle şehrin dinamiklerine doğrudan bağlı olduğu için bence konsepte çok uygun.

10 Ekim 2010 Pazar

Oyun Mutfağı İzmir 27. Buluşma koordinatları

27. Buluşmamız yine klasik mekânımızda, Playbox'ta. 13 Ekim Çarşamba akşam saat 19:00'da ilgisini çeken herkesi bekliyoruz. Bulamazsanız telefon numaram: 505 334 29 44.

Not: Artık başlıklara İzmir toplantılarıyla ilgili olduğunu not düşüyorum, zira İstanbul buluşmaları da kapıda gibi görünüyor. :)

Görüşmek üzere,
Görkem

Harita da şöyle:

Oyun Mutfağı İzmir 26. Buluşma'da neler oldu?

Merhaba,

Buluşmada gündeme gelen fikirler şunlardı:
- Mayın tarlası/revisited (Ahmet'in ilginç fikri)
- İşletim sistemi ya da yazılım sembollerini dövüştürdüğünüz bir dövüş oyunu
- Damacanacı
- Şehiriçi ulaşım tycoon
Bu arada referans verilip üzerine konuşulan bazı oyunlar da şunlar oldu:
- Cronotron (company of myself bundan sonra yapılmış dedi, Kemal.) Bana sorarsanız company of myself çok daha iyi işlenmiş bir oyun.
- Die by the sword
- Crazy Taxi

Oyun Mutfağı 2010 10 06

Oyun tasarımı: Crazy Damacana
Damacı ve Şehiriçi ulaşım oyun fikirlerini birleştirerek eğlenceli bir oyun oluşturduk. İster GTA-legalized, ister Damacana Tycoon olarak tanımlanabilir.

Oyuncu bir şehirdeki damacana ve tüp dağıtım firmalarından birini yönetiyor. Şehir çapında hizmet veren firmanın araçları bir merkezde bulunuyor, ve talep geldikçe araçlar şehir içinde talebin olduğu noktalara su yada gaz götürüyorlar. Gelen her talebi oyuncu kendi eliyle karşılamıyor, oyun daha çok bir simülasyon üzerinde yürüyor. GTA'daki gibi sokakta gezen olağan trafik arabalarının yanında firmanın arabaları da dolaşıp (bir anda onlarca araba olabilir) talepleri sağlamaya çalışıyorlar. Oyun olağan akışında bir simülasyon gibi sürse de, oyuncu istediği zaman herhangi bir aracın üzerine tıklayarak kontrolü birinci şahıs olarak ele alıp aracı yönetebiliyor.

İşi eğlenceli kılan, şehirde yarıştığımız diğer damacana/tüp firmalarıyla olan mücadelemiz. Araçlar arasındaki rekabetin eğlenceli elemanları olarak tüp fırlatma, yola yağ bırakma, karşı tarafın müşterisini ezip öldürme gibi seçenekler mevcut. Bunları simülasyon sırasında kullanmak üzere araçlarımıza izin de verebiliriz, sadece birinci şahıs olarak kontrolü ele aldığımızda kullanmak üzere saklaya da biliriz.

Diğer yandan firmayı daha verimli kılmak için endüstri mühendisleri (örneğin Gökçe) de işe alabiliyoruz ki damacanalar hedeflerine en kısa/çabuk yoldan ulaşsınlar. Araçları tamir ve bakım yaptırabiliyoruz, rakip firmaların araçlarına suikast düzenleyebiliyoruz.

Komik öğeler barındırabilen eğlenceli bir savaş oyunu şeklinde oyun yürürken, renkli, biraz çocuksu görseller canlanıyor aklımda. Crazy Taxi çok güzel bir örnek.

Diğer noktalar:
- Eğer ortamda polis arabası varsa rakip firmaların araçları birbirlerine aktif olarak saldıramıyorlar. Eğer yaparlarsa araç bir süreliğine polis tarafından bağlanıyor.
- Rakip firmanın araçlarına yapılan bilimum saldırılar, kendi firmamızla ilgili araştırma görevleri gibi tüm ögeler şirketin ettiği kâra bağlı olarak satın alınabiliyor.
- Araç ve Şöför kadroları geliştirilebiliyor ve değiştirilebiliyor. Performansı iyi olmayan şöförü işten çıkarabiliyor, onu eğitime gönderebiliyorsunuz. Benzer şekilde araçları da yenileyebiliyor ve değiştirebiliyorsunuz.

Saldırı araçları:
- Yola yağ bırakma
- Tüp fırlatma (patlama)
- Şakir (lastikleri çalıyor)
- Rakip firmanın müşterisine suikast.

Gelişme yöntemleri:
- Daha iyi şöförler işe almak
- Endüstri mühendisleri işe almak
- Çiçek Abbas işe almak (çok çalışıyor)
- Yakıtı biten arabalara yakıt takviye aracı
- Araçların düzenli bakımı
- Trafik bildirim sistemi

Diğer oyun içi elemanlar:
- Düğün alayı: takıldığınız zaman müşterilere geç kalıyorsunuz. Eğer trafik bildirim sistemini satın aldıysanız araçlarınız düğün alayı olan yolları kullanmıyor.
- Polis: hız sınırlarına uymayan araçları ve bulunduğu bölgede rakip takıma saldırı yapan araçları bağlıyor. Eğer trafik bildirim sistemini satın aldıysanız o bölgede polis aracı olduğundan haberdar olan araçlarınız hızını otomatik olarak düşürüyor. Eğer polisten aylık "görmezden gelme" üyelik pakedini satın almışsanız araçlarınız hız engeline de takılmıyor, rakip firmanın araçlarına "polisin gözü önünde" saldırı da yapabiliyor.

1 Ekim 2010 Cuma

26. Buluşma - 6 Ekim '10

Merhaba,

26. buluşmamız 6 ekim çarşamba akşam saat 7'de playbox'ta olacak. Playbox, Alsancak iskelesinin karşısında, Kordon'da. Bulamazsanız telefon numaram: 505 334 29 44.

Görüşmek üzere,
Görkem

Harita da şöyle:

29 Eylül 2010 Çarşamba

25. buluşma notları

25. buluşmamızda yaklaşık 16 kişiydik, uzun bir aradan sonra böyle kalabalık olabilmek güzel. Katılan herkese teşekkürler! Üstelik süper yeni arkadaşlar da geldi, çok enteresan fikirler sürdüler masaya.

Oyun Mutfağı 25. buluşma

Bu hafta gündeme gelen fikirler:
- Pong oyununu 3D'ye taşıyabilir miyiz? Düzlem üzerinde değil de, küre içinde oynanan, örneğin?
- Prison Break'in oyununu yapmışlar ama güzel olmamış, biz daha güzelini yapabilir miyiz?
- Malkoçoğlu "left for bizans", ya da Malkoçoğlu "metal slug" tarzı, malkoçoğlu evreninde geçen bi aksiyon oyunu.
- Damacanacı. Su siparişlerini trafikte ve sokaktaki engellere rağmen teslim etmek üzerine bir oyun.
- Fatmagül'ün suçu ne - senaryoyu biraz I spit on your grave'e çevirerek bir intikam oyunu haline getirebilir miyiz?
- Sadece ses üzerinden oynanan, körlerin de oynayabileceği bir oyun.

Oylama sonucunda, Malkoçoğlu varyasonları üzerine çalışmaya karar verdik.

Oyun tasarımı:
Oyunun her bölümünde, klasik malkoçoğlu temalarından "bizans tarafından kaçırılıp yetiştirilen kardeşini bulup ona türk olduğunu anlatmak", "bizans tarafından kaçırılıp zindana kapatılan babası battalgazi'yi kurtarmak" gibi konular işlenecek. Her bölüm çoğunlukla hızlı dövüş ağırlıklı olup (bkz. metal slug) aynı zamanda bulmacalar ve diyaloglar da içerecek. Oyunun dövüş sahneleri diablo 2 tarzı isometric görüntüyle işlenecek.

Her bölüm, malkoçoğlu'nun köyünün yakılıp, babasının kaçırılmasıyla başlar. İlk bölümde uzaktan yaklaştığı kaleye savunmanın en zayıf olduğu noktadan sıçrayarak giren malkoçoğlu, sürekli dövüşerek kalenin iç kesimlerine doğru ilerleyecek. (Esasında bu yükseğe sıçrama yeteneği Malkoçoğlu'na mı, Kara Murat'a mı yoksa Cüneyt Arkın'a (TM) ait emin değilim) Oyun başında karakterin sıçrama yeteneğini (bkz. Crackdown) açıklamak için bi tutorial eklenebilir...

Kalenin iç kısımlarında dövüşerek ilerlerken, henüz kurtarmak istediği babasının nerede olduğunu bilmeyen malkoçoğlu, ona ilgisini açıkça belli eden bir bizans kızıyla karşılaşır. Dövüşmeye devam edip el yordamıyla bütün kaleyi gezebilir, (malkoçoğlu da olsa dövüştükçe canı azalıyor tabii) ya da kızla birkaç tatlı saat geçirerek zindanın yerine dair ondan bilgi almayı seçebilir. Oyuncu, tabii bu tatlı saatlere fiilen dahil olmuyor ama orada esprili bir interaktif diyalog için güzel bir imkân mevcut.

Kızdan zindanın yerini öğrenen malkoçoğlu, aynı zamanda zindanın anahtarının da bir bizans subayında olduğunu öğrenir. Kaleden çıkıp takıldıkları handa o askerleri bulur. Dövüşerek anahtarı ele geçirmek her zaman bir seçenek olmasına rağmen, yine interaktif diyalog yoluyla oyun masasına oturttuğu subaydan barbuttaki eşsiz yeteneği sayesinde altın kolyesiyle birlikte üzerindeki anahtarı da alabilir.

Kaleye dönen malkoçoğlu, yine dövüşerek ilerler ve zindana ulaşır. Babasını kurtardıktan sonra beraber dövüşerek kaleden çıkar ve köylerine dönerler.

Bazı eklentiler ve notlar:

- Bonus level: "fatmagülün suçu ne". Handan kaleye dönerken malkoçoğlu bir kızın peşinden koşan serserileri görür, kız yardım isteyerek kaçıyordur. Yoldaki bu serserilerle dövüşüp onları etkisiz hale getirerek bonus puan kazanabilir.

- Dövüşme hareketleri arasında kılıç hamlelerinin yanı sıra iki taraftan iki bizans askeri geliyorken aradan çekilip birbirlerini bıçaklatmak, ya da birini tutup diğerlerinin üzerine fırlatarak birçoğunu yere sermek bulunur.

- Dövüşme sahnelerinde bir "metal slug" havasının gerçekleştirilmesinin çok şık olacağını düşünüyoruz.

- Esas olarak isometric-diablo2 tarzı görüntüyü benimsesek de, first person / left for dead tarzı ya da metal slug tarzı bir görsel konumlandırma da çok güzel olabilir.

22 Eylül 2010 Çarşamba

25. Buluşma koordinatları

Değerli Oyun Mutfağı takipçileri,

Yazın ardından ilk buluşmamız 25. Buluşma için 29 Eylül Çarşamba'yı seçtik. Hem eski üyeleri, hem de yeni gelmek isteyenleri görmekten mutlu olacağız. Buluşma yeri Playbox/Kordon (telefon 464 62 89). Alsancak iskelesi karşısında.

Harita da şöyle:



Bir hatırlatma: Oyun Mutfağı'na gelmek isteyen herkes katılabilir. Gelmek isteyen herkes aynı soruları soruyor: "ben hiç oyun yapmadım", "oyun senaryolarıyla ilgili hiç bilgim yok"... Bunların hiç önemi yok. Bilgisayar oyunlarıyla ilgili tartışmak istiyorsanız, bu yeterli. Toplantılar zaten genellikle sohbet havasında geçiyor, ama buluşmaların bir çıktısı olsun diye her buluşmada yine de yazılı birşeyler oluşturmaya çalışıyorum. Önemli olan yazmak ya da mutlaka her seferinde bir oyun tasarlamak değil, tartışarak ve paylaşarak bir oyun tasarımı kültürü oluşturmak.

Çarşamba akşamı saat 19:00'da görüşmek üzere,
Sevgiler,
Görkem

15 Ağustos 2010 Pazar

17 Şubat 2010 - Azap

Bu hafta, şu oyunları tartışmışız:

- Kırmızı başlıklı kız
- Küçük emrah
- Karanlıktan kaçma
- Beyaz atlı prensin hikayesi (Larry?)
- Azap

En çok oyu alıp üzerinde çalışılmayı hakeden, Azap oldu.

Oyunda ölmek üzere olan / ölmüş ve arafta bekleyen biri geçmişiyle yüzleşirken hareketlerini yönetiyoruz. Oyun 3 boyutlu olarak, bir labirentin içinde başlıyor. Labirent aynalar ve duvarlarla bölümlere ayrılmış ve her bölüm kahramanın hayatından bir bölümü canlandırıyor.

Bu bölmelerde bazen geçmişteki o sahneyi canlandıran bir sinematik izliyor, bazen de sadece bölmedeki eşyaları değerlendirerek ipucu elde etmeye çalışıyoruz.

Kuşbakışı tüm labirenti izleyebildiğimiz bir haritamız var, ve her bölmenin üzerinde o anımızı ifade eden bir ufak sembol bulunuyor. Böylece labirentte yolumuzu kaybetmiyoruz ve hayatımız üzerinde genel bakışa sahip olabiliyoruz. Bu kuşbakışı hariteda, labirentin bölmeleri ilk önce mavimsi bulanık, puslu bir havada görünüyor. Bu, o bölmeyi henüz çözmemişiz demek. Çözülen bölmeler, çözerken ne yaptığımıza bağlı olarak, ya alevlere, ya da çiçeklere bürünüyor. Alevlere bürünen bölümler bizi cehenneme, Çiçeklere bürünenlerse cennete yaklaştırıyor, oyunun sonunda.

BÖLÜM 1

Bir odada ilgisiz bir çok eşyanın yanında yerde fotoğraflar, kırık bir kadeh, mumlar, eski bir masa örtüsü var. Aynı zamanda odada kendini asmış bir kadın, hala tavanda boynundan asılı olarak duruyor.

Oyuncu kadının kendini asmasına sebep olan anıyı canlandırmak için, odada bir duvarda fotoğrafta görünen, birlikte yedikleri bir akşam yemeğini canlandırmak zorunda. Odada duran masayı ayağa kaldırıp, kadehi, mumları üzerine koyup, kadının bedenini bir sandalyeye oturttuktan sonra kendisi de karşısına oturduğunda, görüntüler bir anda temizlenip o ana geri dönüyor.

Geçmişe geri dönüldüğünde, anlıyoruz ki karşımızdaki kadın, kahramanın sevgilisi ve o akşam, onu aldattığını itiraf ediyor, Pişman ve af diliyor. Bu canlandırılan anıdaki diyalogda seçenekler üzerinden giderek diyaloğu sonlandırdığında, birkaç farklı sonuca ulaşılıyor. Bunlardan biri, sevgilisinin kendini asmasıyla sonuçlanıp adamı da (labirentin o bölmesi için) cehenneme mahkum ediyor. Diyalog sonuçlanıp, görüntü labirente döndüğünde kadının bedeni tekrar tavanda asılı halde görünüyor, ve odayı alevler kaplıyor.

BÖLÜM 2

Bir odada, duvardaki tablolarda, kahramanın babasıyla olan anıları görünüyor. Oğluna genelde kötü davranan, aşağılayan, döven bir baba profili anlatılıyor. Odada ölüm döşeğindeki babasıyla satranç oynuyorlar. Satrançta avantajlı durumda olan oyuncu, babasını yenmeyi de tercih edebilir, ya da merhamet edip bile bile yenilmeyi de. Birinci bölüme benzer şekilde burada da, diyaloğun sonunda bölme alevlerle ya da çiçeklerle doluyor.

--

Bölümlerin sonunda cennete ya da cehenneme yaklaşmak, aslında oyuncu için başarı ya da başarısızlık anlamına gelmiyor. Yaptıkları hareketleriyle ruhunu şekillendirmiş oluyor oyuncu sadece. Oyundaki hikayelerin duygusal açıdan derin olması, oyunu asıl hareketlendiren öge. Diğer yandan, bu hikayeler birbirleriyle bağlantılı hale getirilerek karar vermek güçleştirilip başlı başına bir vicdanla hesaplaşma süreci haline getirilebilir.

17 Mart 2010 - Pangea

Bu hafta, sosyal, siyasi ve ekonomik temelli bir simülasyon oyunu üzerine tartıştık.

Oyunun başında, ülkelere ve bölgelere ayrılmış bir dünya görüyoruz. Google earth'ün başlangıcındaki gibi, küreyi çevirmek, ülkelere yaklaşmak ve yakından bakmak mümkün.

Ülkelere yakından baktığınızda, o ülkede hangi ideolojik akımların hakim durumda olduğunu, refah düzeylerini, din tercihlerini ve ne kadar dindar olduklarını, bu gibi o ülkeye ait (hatta coğrafi bölgelerine göre şekillenmiş) durumlarını izliyoruz.

Dünya (Pangea) her ülkenin durumu belli olarak başlıyor, bizden istenense, verilen hedeflere ulaşmak. Bu hedefler, "100 yıl içinde Kuzey avrupa kahve üretiminde birinci olsun" gibi absurd, ya da "20 yıl içinde Ortadoğuda sosyalizm yönetim şekli olarak benimsensin" gibi politik görevler olabilir.

Bu görevlere ulaşmak için elimizdeki araçlara örnek vermek için:
- Doğal afetler: Deprem, Sel
- Doğal nimetler: Yağmur, Güneş
- Kahramanlar: Atatürk, Marx, Lincoln, Yaser Arafat,...
- Dini ikonlar...

Elimizdeki araçlar sınırlı, ve ancak doğru bağlamda kullanıldıklarında faydalı oluyorlar. Örneğin ezilen bir işçi sınıfının mevcut olmadığı bir ülkede, Marx pek de etki yaratmıyor. Örneğin savaşı kaybetmiş ve orduları dağıtılmış bir ülkeye gönderdiğinizde, Atatürk hem halk direnişi örgütlüyor hem de sonunda inkılaplarla ülkeyi ilerletiyor...

Oyun zamana bağlı bir simülasyon üzerine kurulduğu için, bir vidyoyu ileri-geri oynatır gibi, zamanda ileri ya da geri gidip, yaptıklarımızı geri alabiliyor, ya da eylemlerimizin belli bir süre sonraki sonuçlarını izleyebiliyoruz.

Verilen sürenin sonunda istenilen hedeflere ne kadar ulaştığıldığını ifade eden bir puan hesaplanıyor, ve bu oyuncunun o oyundaki puanı oluyor.

24 Mart 2010 - Robin (of Batman)

Bu hafta, şöyle oyunlardan bahsetmişiz:

- Labirent üzerinde, hafızaya dayalı, nesne toplama üzerine bir oyun.
- Kokteyl yapma oyunu. (süper fikir!)
- Süperkahraman yancısı oyunu.

En ilgi çeken, süperkahraman yancısı oyunu oldu.

- Hain Evlat Ökkeş + arkadaşı
- Kötü kedi şerafettin + kankası
- Batman + Robin
- Redkit + Rintintin
- Ash + Pikaçu

Bunların arasından konsepte en çok uyanı Batman ve Robin oldu.

Hikayede, tüm ağır işi yapan ve tehlikelere atlayan, aslında Robin. Batman sadece iş bittiğinde ortaya çıkıp karizmasını yapıyor, kredileri topluyor. Batman'in açısından bakınca, işi gerçekten kendisi yaptığını düşünüyor. Onun için Robin sadece bir yardımcı. İki boyutlu bir platform oyunu olan bu oyunda örneğin üst platformda biz Batman'i izlerken, Robin aşağıda onun hemen altında koşup sırtında koca bir çuvalda ihtiyacı olabilecek aletleri taşıyor, gerektiğinde ona uzatıyor, gerektiğinde onun yerine dövüşe giriyor.

İşler kötü giderse, Batman hemen Robin'i azarlayıp suçluyor. Ama işler iyi giderse, tüm başarı Batman'e ait oluyor.

Robin'in konsept tasarımında sürekli olarak Batman'in eşyalarını sırtındaki koca çuvalda taşıyan, güçlü ve işine odaklı, yalnızca bölümlerin sonunda krediyi Batman toplayınca başını iki tarafa sallayıp Batman'i ve onu alkışlayanları hafiften ayıplayan bir karakter düşündük.

HİKAYE 1

Batman, diğer binanın tepesine fırlattığı ip üzerinden giderek mahsur durumda olan kızı kurtaracak. Ama 5 katlı binanın içi düşmanlarla dolu. Oyuncu robin'i kontrol ederek binadaki düşmanları temizliyor önce, kızı kurtarıyor ve çatıya çıkarıyor. Çatıya gelen Batman, kızı kurtarmış oluyor.

Robin'i yönlendirirken, zaman zaman Batman'in isteklerine de cevap vermek gerkebilir. İkisini de aynı anda ekranda görmek çoğunlukla mümkün olabilir.

31 Mart 2010 - Cable City

Ortaya çıkan fikirlerden bazıları:
- Palyaço içeren bir tema (Left for clowns?)
- Arcade oyunlar gibi tuş kombinasyonlarının kullanıldığı oyunlar
- Bir iş adamını oynadığınız bir oyun, çalışanları ve müşterileri çok dinledikçe kafası şişiyor, kafası patlamadan en kısa diyalogları kurarak işleri bitirmeye çalışıyor.


Sonunda Cable City diye bir oyun düşündük (ki yukarıkilerle hiç alakası yok).

Oyundaki amaç, bir şehrin elektrik ihtiyacını kabloları döşeyerek sağlamak. Kontrolümüzde birkaç tamir/tesisat aracı var. Bu araçları yöneterek yeni tesisat kuruyor ya da zaman zaman arızalanan tesisatı tamir ediyoruz.

Bir bölgeye sağlanan enerji azaldıkça, o bölgedeki refah da düşüyor. Öncelikle eğlence sağlayan müzik, video gibi sistemleri çalıştıramıyor insanlar. Enerji daha da azalınca, geceleri aydınlıktan mahrum kalıyorlar (oyunun ortamı aslında sürekli gece.). Daha da düşünce ısıtma kayboluyor. Amaç, tüm şehrin refahını maksimumda tutmak.

Sadece kablolar değil, enerjiyi yönetmek için gereken güç kaynaklarının da inşa edilmesi ve işletme işleri kullanıcıya ait. Güç kaynaklarının konumlandırılması da doğal olarak kablo tesisatının sağlığı açısından kritik.

Kablolar üzerlerinden geçen enerji miktarına ve kullanıldıkları süreye göre eskiyorlar ve yeniden döşenmeleri gerekiyor. Bazen rasgele arızalar da oluşabiliyor. Bunların hepsi için elimizdeki -limitli sayıda- araçları kullanıyoruz.

4 Temmuz 2010 Pazar

7 nisan buluşmasının (21. buluşma) kayıtları

Bu hafta, Bomberman oyununun etrafında, ona benzer başka ne oyunlar tasarlanabilir konusunu konuştuk, birkaç fikir ortaya sürdük:

Önce 3B bomberman yapılabilir mi? Nasıl olabilir diye düşündük. Tam olarak üç boyutlu olmasa da, bir kübün etrafına yerleştirilmiş birbirine bağlı 6 klasik bomberman oyunundan üç boyutluya benzer bir deneyim ortaya çıkarilabilir.

- Yüzeylerden birinde bomba patladığında etkisi diğer yüzeylere de devam edebilir.
- Bir yüzeyden, küpte tam karşısındaki yüzeye geçmeni sağlayan 'wormhole'lar, oyunda bonus 'collectible'lar olarak yer alabilir. Bu wormhole'lardan düşmanların da geçebilmesini sağlayan ayrı bir 'collectible' olabilir.

14 Nisan buluşması - Gizemli ev

Merhaba,

Uzun süredir yazmadığım için üzgünüm, doktora başvuruları, konferans derken çok meşguldüm. Son birkaç buluşmaya da kimse gelmeyince hevesim kırılmadı değil, ama katılımcıların çoğu öğrenci, ve final dönemi ardından da tatil olunca çok kişi dağıldı.

14 Nisan buluşmasını ancak şimdi yazabiliyorum:

Bu hafta Serkan konuyu açtı, ‘augmented reality’den bahsetti. 2 boyutlu yürüyüş bandından, 3 boyutlu gözlük şeklindeki ekranlardan bahsettik.

Bu arada Serkan ‘ajan’ Genç, askere gitti. Tez dönsün inşallah, kitapları yine masalara yığsın. :)

Bu hafta üzerine tartıştığımız oyun, bir multiplayer adventure / puzzle oyunu. Bir ev hayal ettik, pencereleri kapatılmış, içerisi karanlık ve uzun süredir yaşanmadığı belli. Yaklaşık beş kişi, aynı ev içinde gezerek birden fazla bulmacayı çözmeye çalışıyor. Herkese oyunun başında çözmek için birer bulmaca veriliyor; "Mustafa nasıl öldü?" ya da "Yeşil kimindir?" gibi. Bulmacanın cevabını bulduklarında görevi tamamlamış oluyorlar.

Oyuncular evin içinde dolaşarak, aynı evin içinde gerçekleşmiş farklı olayların parçalarına tanık oluyorlar. Tanık oldukları bu olaylar kendi bilmecelerine ait olabileceği gibi, diğer oyuncuların bilmecelerine de ait olacak. Bu durumda, konuşarak ya da yazışarak, diğer oyuncularla bu ipuçlarını takas etmeye çalışacaklar, böylece oyunun temel arayüzü kişilerarası iletişim olacak. Oyunun nasıl olabileceğini anlatmak için şöyle bir senaryo yazmıştık:

Ahmet: Mustafanın öldüğü yeri öğrenmem gerek.
Murat: Bu bilgi bende var. benimse giriş holündeki vazonun nasıl kırıldığını öğrenmem gerek.
Ahmet: Kedinin zıplamasıyla ilgili birşeyler duymuştum, giriş holünün çevresinde.
Murat: Ben giriş holüne giremiyorum, sen dinleyip bana söyler misin:
Ahmet: Şu an giriş holündeyim, sırasıyla bir sinek vızıltısı, saldıran bir kedi ve cam kırılma sesini duyuyorum.
Murat: Teşekkürler. Mustafanın öldüğü yer, ikinci mutfak. Bunu kilerdeki bir nottan öğrenmiştim.

Bu noktada ortaya çıkan sorun, oyuncuların yardımlaşmaya yanaşmamaları ya da yalan söylemeleri. Yardımlaşmaya yanaşmak için, oyunu kazanmak için bilgi takasının mecburi olması. Çünkü bazı bölgelere oyuncu gidemeyeceği gibi, bazı bölgelere de gitse bile diğer birinin tanık olduğu olaylara tanık olmayabilir. Yalan söylenebilmesi ise, aslında oyun dinamiğinin bir parçası haline geliyor. Oyuncularının karakterlerinin oyuna dahil olması, oyunu kalıcı karakterlerle (persistent characters) oynanabilecek bir oyun haline getiriyor.

Bulmacalara dair ipuçları planlanırken, çok kolay birleştirilememelerinin gözetilmesi gerek. Örneğin örnekte Ahmet, sinek vızıltısı, kedi sesi ve cam kırılma sesi duydu, ama kırılan şeyin vazo olduğunu bilemezdi.

Diğer bir nokta, farklı kullanıcıların aynı bulmacalar üzerinde çalışabilmeleri. Bu final round’unda yapılabilir. Çok oyunculu bir oyunda herhangi iki oyuncunun aynı bulmaca üzerinde çalıştıklarının farkedilmesi durumunda, biri sürekli diğerini izlemeye başlayabilir. Bunu engellemek için yine oyun elemanları düşünülmeli, örneğin sadece tek kişiyi içine alan bir asansör olabilir, takip edilenin kurtulmasını sağlamak için.

29 Mayıs 2010 Cumartesi

25. Buluşmayı erteledik

Merhaba,

30 Mayıs Pazar tarihli 25. buluşmayı, görünüşe göre hiç katılım olmaması sebebiyle şimdilik erteledim. Eğer buluşmak isteyen varsa haber verirse randevuyu canlandırabiliriz.

Sevgiler,
Görkem

27 Mayıs 2010 Perşembe

25. Buluşma

25. Buluşmamız 30 Mayıs Pazar günü saat 15:00'te Alsancak'ta, Playbox'ta.

Tank oyununun tasarımına devam ediyoruz: özellikle level tasarımları üzerine çalışacağız.

Bilgi için aramak isterseniz: 0 505 334 29 44 (Görkem)

21 Mayıs 2010 Cuma

24. Buluşma

24. Buluşmada, tank oyununun detaylı tasarımına kaldığımız yerden devam ediyoruz. Geçen hafta Pazar günü oyun mekanikleri, ses ve görseller üzerine çalışmıştık. Oyun mekanikleri tamamlanmak üzere. Bu durumda bu hafta daha çok ses, görseller ve konsept üzerine odaklanabiliriz.

24. Buluşma 23 Mayıs 2010 Pazar günü Playbox'ta.

Her zamanki gibi eğer ulaşamazsanız beni arayabilirsiniz: 0 505 334 29 44 (Görkem)

12 Mayıs 2010 Çarşamba

23. Buluşma, yeni format denemesi

23. toplantı 16 Mayıs Pazar günü Alsancak İskelesi'nin karşısına pek yakın olan alışıldık mekânımız Playbox'ta saat 15:00'te. Eğer bulamazsanız beni her zaman arayabilirsiniz: 0 505 334 29 44 (Görkem)



Bu 23. toplamtımızda, değişik bir format denemesi yapalım diyorum. Şimdiye kadar informal beyin fırtınası gibi yürüttüğümüz toplantılarda bir çok güzel fikir çıkardık ama, neredeyse hiçbirini işleme ve dokuma fırsatımız olmadı. (ben yokken Ertan ve Serkan önderliğinde üç hafta üzerinde çalışılan efsane oyun insectarium dışında)

Bu pazar, oyun mutfağında ilk tasarladığımız oyun taslağı olan tank 90 / tower defence melezi oyun üzerinde çalışarak başlayacağız. Sonraki haftada hangi oyunu yapacağımıza bu pazar birlikte karar veririz, ilkini ben seçmiş oldum. Hazırlıklı gelmek isteyenler, şuradan oyun hakkında yazdıklarımzıı okuyabilir:
http://oyunmutfagi.blogspot.com/2009/11/ilk-bulusmamz-18-kasm-2009.html

Katılıma göre ekiplere ayrılıp şunlar üzerinde çalışırız diye düşünüyorum:
- Narrative / Öykü
- Gameplay mechanics and progression / Oynayış ve süreç tasarımı
- Level design / Bölüm tasarımları
- Graphics art design / Görsel sanat tasarımı
- Sound art design / Ses sanat tasarımı
- Concept design / Konsept-tema tasarımı
- Interaction design / Etkileşim tasarımı

Eğer katılım az olursa gereğine göre planı değiştirebiliriz. Keyif almazsak, yine başladığımız gibi beyin fırtınası şekline de dönebiliriz. Niyetim 4-5 toplantıyı bu şekilde yaptıktan sonra tekrar eski formata dönmek ve bir süre sonra bunu tekrarlamak.

Umarım daha bile çok eğlenerek daha şık ürünler çıkaracağız.

Sevgiler,
Görkem

28 Nisan 2010 Çarşamba

Yogurt3D - Oyun geliştirme yarışması

Merhaba,

Yoğurt Teknoloji'den Remzi C. Şenel, nezaket gösterip düzenledikleri yarışmadan bizi haberdar etmiş. Bana Uğurcan Orçun vasıtasıyla ulaştı ve bu aşağıdaki duyuruyu iletti. Eğer ilgilenen varsa 1/daha fazla grup kurabiliriz, ben kendi adıma elimden gelen desteği sağlarım. Hatta özel gündemli bir tasarım günü de düzenleyebiliriz. Özellikle art tarafında (görsel + işitsel) ilgilenen varsa "ben buradayım" demesinde fayda var.

İlgili bağlantı:
http://www.yogurt3d.com/yarisma.html

Görkem

-----
FROM: Remzi C. Şenel (Yogurt 3D)

Merhabalar,

Yoğurt teknolojileri olarak, kariyerini bilgisayar oyunları sektöründe
şekillendirmek isteyen gençleri motive etmek ve geliştirdiğimiz Yoğurt3D
Oyun Motorunun bilinirliğini, kullanımını yaygınlaştırmak amacıyla
Üniversiteler arası oyun yarışması düzenliyoruz. Sizlerin de
yarışmamıza katılmanızı, hem bizim hem de kendi potansiyellerinizi
zorlamanızı çok isteriz.

Yogurt3D Oyun motoru hakkında kısaca bilgilendirmem gerekirse;

Yoğurt3D Oyun Motoru (Y3D) herhangi bir eklenti yüklemenize gerek
kalmadan, web tarayıcınızda Adobe Flash Player aracılığı ile çalışan 3D
Flash motorudur. . Bu sayede ücretsiz olan Yoğurt3D Oyun
Motoru (Y3D) ile, OpenGL programlayan veya API kullanmayı bilen
geliştiriciler kolayca oyun ve uygulama üretebilirler. Y3D belli başlı
3D modelleme ve animasyon programlarını desteklemektedir. Böylece
kullanıcıların üretebilecekleri, avatar, mekan, nesne ve animasyonların
kullanılmasını sağlamaktadır şeklinde özetleyebilirim

İlginiz ve desteğiniz için çok teşekkür ediyoruz
Sevgi ve Saygılarımızla
Yogurt 3D Ekibi

19 Nisan 2010 Pazartesi

Değişiklikler, toplantılara üç hafta ara

Geçen hafta 22. buluşmamızı yaptık. Buluşmalarımız her zamanki gibi keyifli geçiyor, ama bu kadar yol katettikten sonra bazı değişiklikler getirmenin zamanı geldi diye düşünüyorum. Toplantılarımızı daha verimli kılacak bu değişiklikleri Can Bakış'la birlikte planlamaya başladık. Eğer sizin de önerileriniz, eleştirileriniz varsa lütfen paylaşın. Discussion olarak açabiliriz, sanırım o şekide iyi yürür.

Eğer itirazı olan yoksa, bu süreç içinde birkaç hafta toplantılara ara verelim. Üç hafta sonra, yeni formatımızla tekrar buluşma duyurusunu gönderene kadar, esen kalın.

Görkem PAÇACI
E-posta: gorkempacaci@gmail.com

12 Nisan 2010 Pazartesi

22. Buluşma koordinatları

22. Buluşmamız da Playbox'ta olacak. Eğer ilk defa gelecek olan varsa [:)] Playbox Alsancak / Kordon'da. Alsancak iskelesinin karşısında, limana doğru.

Yer tarifi isterseniz Playbox'u arayabilirsiniz, 464 62 89.

Tabii beni de arayabilirsiniz: 0 505 334 29 44 (Görkem)

5 Nisan 2010 Pazartesi

21. Buluşma

21. Buluşmamız 7 Nisan Çarşamba akşamı Saat 19:00'da, Playbox'ta. Havalar güzelleştiği için dışarıda oturmak mümkün oluyor, hem gürültüden uzak hem de daha keyifli.

Yer tarifi isterseniz Playbox'u arayabilirsiniz, 464 62 89.
Tabii beni de arayabilirsiniz: 0 505 334 29 44 (Görkem)

Bu arada, üç oyun hala yazılmayı bekliyor (eskiden yeniye):

- Insectarium (RTS)
- Pangea (Turn-based strategy)
- Robin (of Batman)
- Cable City

Bunların blog'a aktarılması da aklımda.

29 Mart 2010 Pazartesi

20. Buluşma, 4D koordinatlar

İki hafta önce playbox oldukça gürültülüydü, o yüzden geçen hafta Second Cup'a gittik. Bu hafta tekrar bir playbox'a uğrayalım, haftaya nerede olacağımızla ilgili değişik fikirler var.

Yirminci (!) buluşmamız 31 Mart Çarşamba saat 19:00'da, yine Playbox'ta, Kordon'da. Yer tarifi isterseniz Playbox'u arayabilirsiniz, 464 62 89.

Tabii beni de arayabilirsiniz: 0 505 334 29 44 (Görkem)

Harita da şöyle:

22 Mart 2010 Pazartesi

19. Buluşma konumu

Oyun Mutfağı'nın 24 Mart'10 tarihli 19. buluşması Kordon'daki Second Cup'ta saat 19:00'da olacak. Her zaman olduğu gibi sonraki buluşmalar için yeni yer tekliflerine açığız.

Second Cup Alsancak iskelesiyle Gündoğdu arasında, kordonda. Eğer Sunset'i biliyorsanız, onun önünden Alsanak iskelesine doğru yürürken hemen sağda göreceksiniz.

Harita:


Second Cup'un açık adresi ve telefonu:
Atatürk Caddesi No:250/A, Alsancak - İzmir
Telefon: 463 30 40

Daha fazla bilgi için, ya da yeri bulamazsanız beni de arayabilirsiniz:
0 505 334 29 44 (Görkem)

15 Mart 2010 Pazartesi

18. Buluşma nerede olacak?

Oyun Mutfağı'nın 17 Mart'10 tarihli 18. buluşması Kordon'daki Second Cup'ta saat 19:00'da olacak. Her zaman olduğu gibi sonraki buluşmalar için yeni yer tekliflerine açığız.

Second Cup Alsancak iskelesiyle Gündoğdu arasında, kordonda. Eğer Sunset'i biliyorsanız, onun önünden Alsanak iskelesine doğru yürürken hemen sağda göreceksiniz.

Harita:


Second Cup'un açık adresi ve telefonu:
Atatürk Caddesi No:250/A, Alsancak - İzmir
Telefon: 463 30 40

Daha fazla bilgi için, ya da yeri bulamazsanız beni de arayabilirsiniz:
0 505 334 29 44 (Görkem)

9 Mart 2010 Salı

17. Buluşma

Yer Alsancak PlayBox, "İNSEKTARYUM" isimli oyunumuza devam edeceğiz. 15 ve 16. haftalar gelememiş olan arkadaşlar üzülmesinler, toplantının başlangıcında oyunun geniş özetiyle giriş yapılacaktır.

Neden blogda oyunu yazmıyosun diye soracak olursanız, bitmeden yazmak istemedim.

1 Mart 2010 Pazartesi

16. Buluşma

15. Buluşmanın notlarını yazmadığım için bana sitem edenler mutlaka vardır. (Bkz. Görkem PAÇACI) ancak 15. toplantımızda yaptığımız oyunumuz henüz tamamlanmadığı için bişey yazmadım, 16. buluşmamaızda yarım kalan oyunumuzu tamamlayacağız.

Geçen hafta katılamadığı için üzgün olan arkadaşlar sakın üzülmesinler, çünkü Oyun Mutfağı ekibi olarak 15. hafta yarattığımız dünyayı, 40 dakikalık kısa bir anlatımla bu hafta özetlemeyi düşünüyorum ve toplantımıza bu kısa özetten sonra başlayacağız.

Oyun mutfağında 14 hafta boyunca, genelde platform tarzı oyunlar düşündük ve hep o yönde ilerledik, ama 15. hafta sağlam bir RTS yapmaya karar verdik ve bu güne kadar yapılmamış çok değişik bir RTS'nin temellerini attık. Detaylar kısmetse 16. buluşmada oyun bittikten sonra FaceBook ve Blok sayfalarımızda yerini alacak. RTS konusunda deneyimli arkadaşların bu hafta katılımlarını özellikle rica ediyorum.

Buluşma yerimiz, Alsancak'ta PlayBox olacak. En rahat ettiğimiz ve dilediğimiz gibi gürültü yapabildiğimz tek mekan olduğu için yine PlayBox'u tercih etmiş bulunmaktayım.

Çarşamba günü görüşmek ümidi ile....

Ertan DURAN; 0555 598 66 66

21 Şubat 2010 Pazar

15. Buluşma

Arkadaşlar, Görkem arkadaşımızın yurt dışında olması hasebiyle birkaç buluşmanın organizasyonunu bana devretmiş bulunmaktadır.
14 haftadır süregelen geleneği aynen devam ettirip, çarşamba günü saat 19:00'da buluşacağız. Görkem'in belirttiği üzere benimle birlikte geçecek olan buluşmalar Cafe ortamından Bar ortamına taşınmayacaktır. Bildiğimiz ve rahat olduğumuz bir mekanda 15. buluşmamaızı yapmayı uygun gördüğümden, Çarşamba günü saat 19:00'da Alsancakta PlayBox'da buluşmayı organize edicem.

Yeri bilmeyen arkadaşlar Görkemin eski mesajlarından haritaya ulaşabilirler.
Telefonla bana ulaşmak isterseniz ; 0555 5986666 numaram. Çarşamba günü görüşmek dileği ile.

17 Şubat 2010 Çarşamba

14. Buluşma özeti

Bu hafta ortalama sayımızı tekrar tutturduk. Öğrenci popülasyonunun şehirden uzaklaşması, sömestr süresince bizi de vurmuştu. Bu da demek oluyor ki Oyun Mutfağı'nda daha başka ilgi gruplarından daha farklı insanlara ihtiyacımız var.

Oylamaya giren fikirler şunlar oldu:

1. Pamuk Prenses öyküsü etrafında şekillenen korku temalı oyun
2. Küçük Emrah'ın hikayelerini oynadığımız bir oyun (kaşlarını bükerek düşmanını afallatıp ağlayarak saldırıyor)
3. Marduk'un saldırısında hayatta kalma oyunu
4. Masallardaki 'beyaz atlı prens'in maceralarının oyunu
5. Azap (seçilen fikir bu oldu)


Oyun Mutfağı 2010 02 17


Oyun tasarımı
Kendini bir labirent içinde kendini bulan bir karakteri oynuyoruz. Oyunun başında ona, öldüğü ama ruhunu bulması gerektiği söyleniyor. Labirent içindeki 7 farklı bulmacayı çözdükten sonra, ruhuna ulaşıyor. (Ruhuyla dövüşmesi konusunda Serkan çok ısrar etti, sanırım onu yorumlar yoluyla açıklayacak:])

Oyunda bulunacak 7 puzzle, aynı zamanda karakterin geçmişte başına gelmiş olaylara bağlı ve bu bulmacalara nasıl tepki vereceği, karakterin sonunda ulaşacağı ruhunun niteliğini belirliyor. (Kötü hareketlerde bulunursa kötü bir ruh, iyi hareketlerde bulunursa iyi bir ruh oluşuyor sonunda)

PUZZLE 1
Labirentin bir bölümünde, yıkık ve eski bir yemek odasıyla karşılaşıyoruz. Odada yapmamız gereken, etraftaki eşyalardan kadeh, mum, ve bir fotoğrafı masanın üzerine koyup, sandalyeleri de masanın iki yanına karşılıklı olarak koymak. Odanın içindeki yıkıntılar ve onca eşya içinden ipuçlarını değerlendirerek bunu keşfetmemiz gerekiyor. Odanın bir köşesinde de, kendini asmış bir kızın bedeni bulunuyor. Kızı sandalyelerden birine oturtup, kendimiz de diğer sandalyeye oturduğumuz zaman, sinematik devreye giriyor ve bizi olayın olduğu güne götürüyor.

Odada cesediyle karşılaştığımız kız aslında karakterimizin intihar eden sevgilisi. O gün, karakterimiz kızın onu aldattığını acı bir şekilde keşfediyor ve bunu ıspatlayan fotoğrafları gösterdikten sonra onu lanetleyerek terkediyor. Kız da kısa bir süre sonra kendini asarak öldürüyor.

Bu sahneyi izledikten sonra, oyun bize kızın ruhunun ne olacağını soruyor. Cennete mi, Cehenneme mi gitmeli, yoksa Araf'ta sonsuza dek beklemeye mi mahkum olmalı? Seçim bize ait.

PUZZLE 2
İkinci bulmacada, labirentin bir koridorunda babamızla olan anılarımızı görüyoruz. Bunlardan bazıları birbirimize gönderdiğimiz mektuplar, bazıları da birlikte anılarımızın vidyoları. Hepsinin ortak noktası, babamızın her zaman bize öfkeyle kötü davranmış olduğu. Hayat boyu babamız tarafından bir ezme, hor görmeyle karşı karşıya kalmışız. Çocukluğumuzda bile iyi davranışlarımız ödüllendirilmek bir yana, cezayla sonuçlanmış. Anılarımızdan biri de defalarca oynadığımız satranç oyunlarında babamıza hep yenilmemizi gösteriyor.

Koridorun duvarlarında bu anıları görürken aynı zamanda kahramanımızın o günleri hatırladıkça ağladığına dair sesler duyuyoruz, kahramanın yüzünü hiçbir zaman görmüyor, hep arkasından bakıyoruz ama hem ağlama sesleri hem de kolunu yüzüne götürerek gözlerini silmesi bize ağladığını gösteriyor. Koridorun diğer ucunda da, ölüm yatağında babamızı görüyoruz. Yatağın yanında bir satranç masası ve bir tabure bulunuyor. Tabureye oturduğumuzda, babamızla geçmişteki anıları değerlendirdiğimiz bir diyaloğa başlamış oluyoruz. Diyalogdaki çeşitli seçeneklerle babamızı bize tüm yaptıkları için suçlayabilir ve üzerine gidebilir, ya da dostça ve şevkatle davranabiliriz. Eğer agresif davranırsak, aynı zamanda oynadığımız satranç oyununda da saldırı hamlesi yapıyoruz (satranç oyunu önceden belirlenmiş, diyaloğa paralel bir senaryoya göre işliyor), eğer alttan alırsak, babamızın bizi satrançta yenmesine müsaade etmiş oluyoruz.

Diyaloğun sonunda ya babamızı herşey için suçluyor ve satranç oyununda galip geliyoruz, ya da olanları bir kenara bırakıp oyunu onun yenmesini ve iyi hissetmesini sağlıyoruz. Seçim bize kalmış.

Oyundaki toplam 7 puzzle'ın her biri, hayatımızdaki olaylara bağlı ve bize onları değiştirme(/belirleme) seçeneği sunuyor. Sonuçta kazanacağımız ruhumuz da, bu olaylara nasıl tepkiler verdiğimize göre şekilleniyor.

Puzzle'lara devam edilip aralarındaki bağlantılar pekiştirilebilir. Belki başka bir buluşmada bu fikre devam edebiliriz. Dahası, kullanıcının etkileşiminin nasıl gerçekleşeceği, ve oyunun sonunun nasıl şekilleneceği konusunda eksiklikler mevcut.

15 Şubat 2010 Pazartesi

14. Buluşma

17 Şubat tarihli 14. Buluşmamız, Kıbrıs Şehitler'nin (ya da Sevinç Pastanesi'nin, ya da Gündoğdu meydanının) çok yakınındaki Şenocak Kitapevi'nin üst katında, her zamanki gibi saat 19:00'da olacak.

Açık adres:
Ali Çetinkaya Bulvarı, No:20/A, Alsancak / İzmir.
Tel: 0 232 464 51 08

Tabii her zaman beni arayabilirsiniz:
0 505 334 29 44 (Görkem)

Harita:

14 Şubat 2010 Pazar

13. Buluşmanın özeti

13. Buluşmada daha önceden bildiğimiz bir oyunu, Tetris'i biraz değiştirmeye uğraştık. Serkan (Ergun), platformun dört tarafından da tetramino'ların gelebildiği bir tetris varyasyonundan bahsetti, kabaca şöyleydi (sağdaki şekil):



Konuşmaya devam ettik ve bir de şu şekil üzerinde durduk:



Bu şekilde eğer iki boyutlu düşünülürse tetraminolar ortadan çıkıp dairenin kenarına doğru birikiyorlar. Aynı bildiğimiz tetristeki gibi, bir halka tamamlandığı anda kayboluyor ve puan kazandırıyor.

Üç boyutlu düşünüldüğünde ise, tetraminoları bir silindirin çevresini oluşturacak şekilde diziyoruz. Normal tetris ekranının sağ ve sol uçlarını alıp birleştirdiğimizde elde edeceğimiz oyun bu oluyor.

İki yaklaşımda da, göze çarpan bir problem tetraminoların hücrelerinin çok daralacağı ve yassı bir görünüme sahip olacağı. Bu görsel öğelerle oynanarak üstesinden gelinebilecek bir problem.

Konuştuğumuz bir diğer sorun da, oyunun dengesini korumak için tetris'ten bildiğimiz 5 şekli korumak mı, yoksa değiştirmek mi gerekeceği. Yeni şekiller icat etmek çok zor değil ama bu şekillerin oyun mekaniğini nasıl etkileyeceğini ölçmek ve hesaplamak güç.

Diğer konuştuğumuz şeylerden biri de, artık her sıra bir çizgi yerine halka olduğu için bu halkaları döndürerek bir oyun mekaniği kurmaktı. Halkalardan birini istediği gibi döndürmek kullanıcıya bonus olarak verilebilir, ya da rasgele olarak döndürmek zorlaştırıcı engel olarak kullanılabilir.

8 Şubat 2010 Pazartesi

13. Buluşmanın koordinatları

10 Şubat tarihli 13. Buluşmamız, 4. Buluşmamızla aynı yerde, Kıbrıs Şehitler'nin (ya da Sevinç Pastanesi'nin, ya da Gündoğdu meydanının) çok yakınındaki Şenocak Kitapevi'nin üst katında, her zamanki gibi saat 19:00'da olacak.

Açık adres:
Ali Çetinkaya Bulvarı, No:20/A, Alsancak / İzmir.
Tel: 0 232 464 51 08

Tabii her zaman beni arayabilirsiniz:
0 505 334 29 44 (Görkem)

Harita:

7 Şubat 2010 Pazar

9. Buluşmanın Özeti (13 Ocak)

Buluşmada önce şu fikirler gündeme geldi:

1. Utku'nun "Terminal filminin oyunu" ve "otopark tycoon" önerileri
2. Ertan'ın "Kale yıkmaca oyununu modifiye edelim" önerisi
3. Turgut'un "Stronghold'u baştan yapalım" önerisi
4. Murat'ın "Göktaşı delmece" fikri
5. Ertan'ın "Keçi Hastanesi'nin adventure'unu yapalım" fikri
6. Ertan'ın "Sokak futbolu" hatırlatması.

Ama sonra, bir kelime atalım ortaya ve ordan nereye giderse onu yapalım dedik, bu aşamada Oykun'dan "Pigme Yamyamlar" diye bir fikir çıktı. Baştan ne kadar "kafamda bir oyun fikri yok sadece öylesine salladım" dediyse de, grup en çok bu fikre oy verdi ve sonunda da çok keyifli bir oyun çıktı :)

Oyun Mutfağı 2010 01 13


Oyun tasarımı
Oyunda bir ormanın içinde yaşayan yamyam kabilesini kontrol ediyor ve insanların yerleştikleri bölgeleri bir bir geri almalarını sağlayarak onlara yardım ediyoruz. Zamanla tüm topraklara sahip olan yamyamlar insanlar karşısında gerilemiş ve son bir bölgeye sıkışmışlar ve artık canlarına tak etmiş!

Görsel olarak Commandos tarzı 2.5 boyutlu bir ekrandan bakıyoruz haritaya. Yamyamları birinci elden, "sen şuraya git", "sen bunu yap" şeklinde yönlendiriyoruz. Ekran, RTS oyunlarında olduğu gibi haritanın bir bölgesine odaklanıyor ve fare yardımıyla sekiz yöne hareket ettirilebiliyor.

Oyun Mutfağı 2010 01 13


Haritanın tamamı, bir köşesinde küçük bir kabile toteminin bulunduğu bölgelere ayrılmış. Yamyamlar sadece tek bir bölgenin hakimiyetine sahip. Kalan tüm bölgeler insanların elinde. Bu ellerinde kalan tek bölgedeki yamyamlar, zaman zaman gezerken bölgeye gelen insanları yiyerek yaşamlarını sürdürüyorlar. Yamyamların nüfuslarına doğru orantılı olan bir et tüketim hızları var ve eğer o hızda et bulamazlarsa birbirlerini yemeye başlıyorlar. Amaç, sırayla bölgeleri geri alarak totemlerini geri kazanmak ve tüm haritayı tekrar yamyam kontrolüne almak. Her totemin 10 yamyamlık kapasitesi var, ve yeni bölgeler işgal ettikçe bu yamyamlar o bölgelerde doğmaya başlıyorlar.

Yamyam nüfusumuz üçe ayrılmış: Tuzakçı yamyamlar, Tüftüfçü yamyamlar ve Taşıyıcı yamyamlar. Tuzakçı yamyamlar bir bölgeye gidip tuzak kurabiliyorlar ve bu tuzağa gezgin insanlardan biri yakalandığındaysa taşıyıcılar yakalanan insanı oradan alıp en yakın toteme esir olarak götürüyorlar ve bu insanlar yenmek üzere stoğa eklenmiş oluyor. Eğer tuzağa bir insan yakalandığında kısa süre içinde taşıyıcı yamyamlar onu almazsa, başka insanlar durumu keşfedip onu kurtarabiliyorlar. Bu durum oluşursa insanların polis gücü bölgeye gelip o tuzağı yakınındaki diğer tuzaklarla birlikte temizliyor ve bölgedeki yamyam birimlerimizi de geri gelmemek üzere götürüyor. Ancak o bölgede en az bir tüftüfçü yamyamımız varsa polise karşı koyup bölgenin tekrar insan kontrolüne geçmesini engelleyebiliyor. Hatta eğer tüftüfçü yamyam polisi vurup bayılttıktan sonra taşıyıcı yamyamlar polis birimlerini en yakın totem'e taşıyabilirlerse, normal insanlara göre iki katı gıda stoğu elde ediyorlar.

Oyun Mutfağı 2010 01 13


Tüm yamyamlarımız tükendiğinde oyunu kaybediyoruz, bunun olmaması içinse sürekli avlanmak zorundayız. Bununla birlikte nüfusumuz arttıkça gıda isteğimiz de arttığından oyun gittikçe zorlaşmak durumunda. Her işgal ettiğimiz bölgeyle birlikte görsel olarak da o bölge ormanlaşmaya, koyu yeşil bir renge bürünmeye başlıyor. Kaybettiğimiz her bölge ise grileşmeye, beton parçalarına bürünmeye başlıyor.

6 Şubat 2010 Cumartesi

11. Buluşmanın özeti (27 Ocak)

Oyun Mutfağı 2010 01 27


11. Buluşmada Serkan'ın (evet Serkan'ı bulduk!) butik oyunu fikriyle Emine'nin zuma-mücevher oyununu birleştirerek yeni bir oyun düşürdük.

Oyun tasarımı
Oyunun esas etkileşimi çeşitli kıyafetler arasından seçtiklerimizle butiğe gelen müşterileri giydirmek ve memnun oldukları ölçüde para kazanmak.

Oyunun bu esas mekaniğinin gerçekleştiği ekranın altında, sıraya dizilmiş vitrin mankenleri görüyoruz. Oyun sırasında müşteriler bu mankenlerden birine yaklaşıp önünde bekliyor ve bizim müşterinin başının üzerindeki buluttaki resimden çıkardığımız izlenime göre o mankeni giydirmemiz gerekiyor. Her müşterinin bir bekleme süresi var ve eğer o süre içinde mankeni giydiremezsek (giysisinin en azından temel parçalarını tamamlayamazsak) müşteri butiği terk ediyor. Müşteri bu şekilde dükkanı terk ederse doğal olarak hiç para kazanamıyoruz, dahası o mankeni doldurmuş oluyoruz. Eğer benzer zevkte başka bir müşteri gelirse o mankenin üzerindeki hazır dizilmiş giysiyi hemen alıp gidebilir. Eğer aksine tüm mankenler benzer şekilde işgal edilirse, satış yapamaz hale gelir ve oyunu kaybederiz.

Taslak 1


Oyun Mutfağı 2010 01 27


Ekranın üst kısmında ise, sarmal bir sırada akan giysiler bulunuyor. Düzenleme olarak bu giysiler, ekranda gördüğümüz sefil, pespaye bir butikten kaçıp güzel, şık bir butiğe doğru ilerlerken bizim ekranımızda bulunuyorlar. Fareyi kullanarak üzerine tıkladığımız giysi, aşağıdaki vitrin mankenlerinden hangisinin hizasındaysa onun üzerine düşüyor.

Müşterilerin düzdüğümüz giysi için ödeyecekleri fiyat, hem giysilerin esas fiyatlarına (ekranın üzerinde akan giysilerin köşelerinde birer fiyat etiketi vardır), hem giysinin toplamda müşterinin kafasındaki giysiye yakınlığına, hem de fiyat olarak müşterinin kafasındaki fiyata yakınlığına bağlıdır. Bu üç kritere göre müşterinin giysiye ne kadar ödeyeceği belirlenir.

Ek ya da yan fikirler
* BONUS LEVEL olarak erkek müşteriler gelebilir ve ne versek şikayet etmeden satın alabilirler.
* Müşterilerin ödeyeceği bedelin belirlenmesi için alternatif olarak bir risk mekaniği de eklenebilir. Eğer düzdüğümüz giysinin toplam fiyatı müşterinin kafasındaki fiyat bandının üzerindeyse az para vermektense tamamen vazgeçebilir.
* Banttan düşürdüğümüz giysiler eğer herhangi bir mankenin üzerine denk gelmezse yere düşüp, hızlıca geçen hırsızlar tarafından çalınabilir. Bu çalınan giysilerin bedeli bizim kasamızdan düşer.
* BONUS LEVEL olarak üç kıyafeti bütün olarak görüp sonraki ekrada boş gelen üç mankeni aynı şekilde giydirmeye çalışabiliriz.
* Bazı müşteriler çift olarak gelebilir. Bu durumda hem iki müşterinin de giysilerini onların balonlarındaki taleplere göre dizmeli, hem de dizdiğimiz bu iki giysinin birbiriyle uyumlu olmaları gerekir.
* Giysilerin aktığı bant, oyunu zorlaştırmak için hızlanabilir.
* Eğer bir facebook oyunu olarak implement edilirse gelen müşteriler facebook arkadaşları arasından seçilebilir.
* Yine bir facebook oyunu olarak seçilirse gelen çiftler facebook'ta "in a relationship" olarak tanımlanan çiftler olabilir.

1 Şubat 2010 Pazartesi

12. Buluşma nerede olacakmış?

Bu hafta bir değişiklik yapalım dedik ve buluşma yine Playbox'ta. Eğer sömestr sebebiyle tenha olursa yine 8. buluşmadaki gibi Tabu'ya sarılabilelim diye. Saat 19'da buluşmak üzere. Yeri bulamazsanız beni her zaman arayabilirsiniz: 0 505 334 29 44 (Görkem)

Merak edenler için, Global Game Jam çok güzel geçti. Mümkün olduğu sürece her yıl giderim. Uğur hemen her televizyonla röportaj yaptı, efsane oldu. Acayip kıskandım.

Bizim grup Tayfa (Sadık abi, Tugay, Münire, Rıdvan ve ben), iki oyun çıkardık. Birisi 'Zampara', Oyun Mutfağı'ndan bir fikir. Biri de "Fire in the bed", bir cep telefonu oyunu. Şu adresten ikisine de ulaşabilirsiniz:

http://www.globalgamejam.org/games?tid[]=486&title=&tid_1=

Eğer playbox ne ki diyenlerdenseniz aşağıda adresi mevcut! :)
Görkem

25 Ocak 2010 Pazartesi

Global Game Jam 2010

Merhaba,

29-31 Ocak Global Game Jam Türkiye'ye (Ankara) giden var mı? Ben gidiyorum bir de Uğur gidiyor onun adını gördüm listede, başka gidenler de var mı? Eğer gidecektiyseniz önceden kaydolmanız gerekiyordu.

Şuradan daha fazla bilgi alabilirsiniz:
http://www.ggjturkey.org/

Görkem

24 Ocak 2010 Pazar

11. Buluşma

11. Buluşma için Mustafa'nın önerisine dayanarak yeni birşey yapalım diyorum, o da toplantıdan önce eğer gelemeyip yine de fikirleriyle katkıda bulunmak isteyenler için toplantının duyurusunun altına yazdıkları yorumlar yardımıyla o hafta için oyun önerilerini kabul etmek. Herkes yeni oyun fikrini söylediği sırada buraya yazılan fikirleri de değerlendireceğiz ve oylamaya sokacağız.

Doğal olarak fikrin sahibi orada bulunmadığı için onun planladığından çok daha farklı birşey ortaya çıkabilir. Bu konuda herhangi bir teminat vermiyoruz :)

Onbirinci buluşmamız 27 Ocak Çarşamba saat 19:00'da, yine Playbox'ta, Kordon'da. Yer tarifi isterseniz Playbox'u arayabilirsiniz, 464 62 89.

Tabii beni de arayabilirsiniz: 0 505 334 29 44 (Görkem)

Harita da şöyle:

18 Ocak 2010 Pazartesi

10. Buluşma

Onuncu buluşmamız 20 Ocak Çarşamba saat 19:00'da, Playbox'ta, Kordon'da. Yer tarifi isterseniz Playbox'u arayabilirsiniz, 464 62 89. Tabii beni de arayabilirsiniz: 0 505 334 29 44 (Görkem)

Harita da şöyle:

11 Ocak 2010 Pazartesi

9. Buluşma

Dokuzuncu buluşma yine Playbox'ta olacak. Hem Devrim ve Emine bize yeni yerler bulmadıkları için, hem de gürültümüzü şikayet etmeden çekmelerinden dolayı bu hafta da Playbox'tayız.

Geçen buluşma gibi bu buluşmada da, aklınızda birkaç fikirle gelmeniz süper olur! Üstelik bu hafta bir de, 2009'un en iyi oyununu seçeceğiz! (Oykun'un organizasyonuyla)

Dokuzuncu buluşmamız 13 Ocak Çarşamba saat 19:00'da, Playbox'ta, Kordon'da. Yer tarifi isterseniz Playbox'u arayabilirsiniz, 464 62 89. Tabii beni de arayabilirsiniz: 0 505 334 29 44 (Görkem)

Harita da şöyle:

10 Ocak 2010 Pazar

ARANIYOR



Üçüncü ve Dördüncü buluşmalara gelip sonra ortadan kaybolan Serkan arkadaşımızı arıyoruz. Mesleğinin biyolog olduğunu ve İzmir'de ikamet ettiğini biliyoruz.

Önerdiği "butik oyunu" fikrini her hafta değerlendiriyoruz ama o olmadığı için tasarıma geçmeye cesaret edemiyoruz. Lütfen Serkan'ı tanıyan ya da görenler bize haber versin.

E-posta: gorkempacaci@gmail.com
Telefon: 0 505 334 29 44

6 Ocak 2010 Çarşamba

Sekizinci buluşmada neler oldu?

Sekizinci buluşmada yine tutarlı sayımızı koruduk, 15 kişi civarındaydık. Burkay hoca, Selen, Volkan, Yiğit ve Sami bu buluşmada da özlenen üyeler arasındaydı.
Gündeme gelen fikirlerden bazıları şunlardı:

  • Fincan oyunu (Utku)

  • Köprüden geçene kadar! (Dragon Age'den alınma, Aycan)

  • Mekanik ve 'televizyon tamir etmece' (Aycan)

  • Öğrenci evi idare etme (Ertan)

  • Sigortacı oyunu (Aycan)

  • Oyun stüdyosu işletme (Görkem)

  • Korsan oyunu (Begüm)

  • Ülke ekonomisi yönetme (Aycan)

  • Deli hastanesi (one flew over cuckoo's nest, Utku)


Kıran kırana geçen oylamalar sonunda, Begüm'ün korsan yaşamını konu alan fikrinde karar kıldık.

Oyun tasarımı
Oyun sürekli denizde geçiyor ve iki aşamadan oluşuyor. Birinci aşamada gemiyi idare ediyor ve hedef belirlediğimiz diğer bir gemiye yaklaşıyoruz. Bu aşamada aynı zamanda korsan tayfasının toplanması ve görevlendirmesi de mevcut. Sonraki aşama yani dövüş aşaması, oyuncunun gemisinin başka bir gemiye bordalamasıyla (yanaşmasıyla) başlıyor. Dövüş sırasında kazanan taraf diğerinin gemisini ve ganimetlerini ele geçirebileceği gibi, kaptanını para karşılığı serbest bırakmak üzere esir de alabiliyor. Oyunun esası sürekli daha büyük gemiler ve daha iyi tayfaya sahip olmak ve bölgedeki tüm diğer korsanları haklamak.


Oyuna küçük bir limanda, kısıtlı imkanlara sahip küçük bir tekneyle başlıyoruz. İlk başta harita ve gözetleme gibi imkanlarımız olmadığı için yalnızca yakında görebildiğimiz küçük çaplı taşımacı veya balıkçı teknelerine haydutluk yapıyoruz. Bir tekneye saldırmak, önce gemiye yanaşmakla başlıyor. Yanaşıp kenetlendiğimiz tekneye, tayfamıza "saldır" emri vererek saldırıyoruz. İlk etapta karşılaşacağımız balıkçı teknelerinde çok direniş olmayacağından kolayca elde edebiliyoruz, ama daha sonra karşılaşacağımız diğer korsan gemilerinde ya da savaş gemilerinde, eğer savaşı kaybedeceğimizi anlarsak tayfamıza "geri çekil" emri de verebiliyoruz.

Bir tekneye kenetlenip saldır emri verdikten sonra, tayfalarımız kendi hareketlerini kendileri kontrol ediyorlar ve biz de onları izleyebildiğimiz gibi kendimiz de kaptan olarak kavgaya girebiliyoruz (Mount&Blade'deki gibi). Eğer hedef geminin tüm personelini öldürürsek, geminin kaptanının bize karşı savaşmaya devam etmek ya da esareti kabul etmek olarak iki seçeneği oluyor. Eğer esareti kabul ederse, esir kaptanı Tortuga adasında altın karşılığı değişebiliyoruz. Bir korsan kaptanı olarak, bizim de kafamıza koyulan bir ödül bulunuyor ve bu ödül şimdiye kadar esir aldığımız kaptanların değerlerinin toplamına eşit oluyor. Bu da demek oluyor ki oyun ilerledikçe diğer korsanlar peşimize daha sık düşebilirler.


Oyunun başında sahip olduğumuz küçük tekneyle tayfamızı savaşa götürebilir veya korsanların buluştuğu adalardan birine gidip tayfamızı daha iyileriyle değiştirebiliriz. Bir noktada bir üst sınıf bir tekneyle (Oyunda üç tip tekne bulunuyor: Küçük, Orta, Büyük) savaşı kazandığımızda, o tekneyi ele geçirip yola o tekneyle devam etme seçeneğimiz oluyor.

Küçük tekne dışındakilerde, yani Orta ve Büyük teknelerde gemiyi idare edebilmek için gözcü ve harita yeteneği olan en az iki ayrı tayfamız bulunması gerekiyor. Tayfamızdaki her kişinin (1) Atak (2) Defans (3) Gözcülük (4) Haritacılık gibi dört özelliği bulunuyor, ve hangi özelliklerinin iyi olduğu 1 ile 10 arasında bir puanla belirtiliyor. Yetenekleri yüksek olan korsanlarla anlaşmak için onlara daha yüksek kar payı ya da maaş önermeniz gerekiyor.

Eğer orta veya büyük tip geminiz varsa, haritanıza bakıp coğrafyayı keşfedebiliyor, ve gözcünüz yardımıyla belli bir menzil içindeki büyük gemileri görebiliyorsunuz. Gözcü olarak atadığınız korsanın gözcü niteliği ne kadar yüksekse, gözlem menziliniz de o kadar geniş oluyor. Aynı şekilde haritacı olarak atadığınız korsanın harita bilgisi ne kadar iyiyse, o oranda derin sularda seyredebiliyorsunuz (o kadar uzağa açılabiliyorsunuz). Aynı şekilde bu gemilerin top atma yetenekleri var ve bu yöntemle kendilerinden daha hızlı gemilere zarar verip onları yavaşlatabiliyor, bu şekilde onlara bordalayabiliyorlar.


Her geminin "seyir hızı", "kapasite(tayfa, yemek)" ve "saldırı gücü" özellikleri bulunuyor. Gemimizi değiştirmek için, diğer geminin tayfa kapasitesinin tayfamızı (ve esirlerimizi) taşıyabilecek kapasitede olması gerekiyor. Her geminin bir top kapasitesi oluyor ama bu toplardan hepsi aktif olmayabiliyor. Örneğin bir gemi 6 top taşıyabilirse, bunlardan sadece 4ü faal olabiliyor. Eğer faal olmayan toplar varsa bunlar Tortuga adası'nda altın karşılığında yenileriyle değiştirilebiliyor. Toplar savaş sırasında eskime yoluyla arızalanabildiği gibi, bir saldırıya maruz kaldığımızda hasar görerek de devre dışı kalabiliyor.

Savaşarak ele geçirdiğimiz gemilerdeki faal toplara onları kendi gemimize monte etmek şartıyla el koyabiliyoruz. Aynı şekilde o gemideki altına ve yemeğe de el koyabiliyoruz. Seyir sırasında tayfamızı ve esirlerimizi besleyebilecek yiyeceğimizin de depomuzda bulunması gerekiyor (esirlere yarım öğün). Yiyeceği altın karşılığında Tortuga adasındandan satın alabileceğimiz gibi, savaşarak ele geçirdiğimiz gemilerden de sağlayabiliyoruz. Eğer yiyeceğimiz seyir sırasında tükenirse, tayfamızın yakın dövüş gücü azalıyor.

Çok benzer bir oyun: Tortuga Two Towers

Bu toplantıda sözü geçen diğer oyunlar:

  • Scrabble Nuts

  • Tim

  • Fallout 1

  • System Shock 2

  • Bioshock

  • Civilization of Ottoman Empire

  • Monkey Island

  • GEN (film)

  • The Movies



Not: Ertan'in siddetli elestirileri sonucunda bu yaziyi gec kalmadan tamamlamaya calistim, oyle otekiler gibi birkac hafta beklemeden :)

4 Ocak 2010 Pazartesi

8. Buluşma nerde olcakmış ki?

Yine Playbox'ta! Renkli masaları, makul fiyatlı çayları ve şeker evsahibi Aslı'yı bir hafta daha görmek istiyoruz.

Tabii ki şart değil ama eğer aklınızda taze oyun fikirleriyle gelirseniz çayların şekerleri şirkettenmiş!

Oyun mutfağı'nın 8. buluşması 6 Ocak Çarşamba saat 19:00'da, Playbox'ta. Alsancak iskelesinden limana doğru 1-2dk yürüme mesafesinde, kordonda, Türk Hava Yolları'nın ofisini hemen geçince. Playbox'un telefonu 464 62 89. Benim telefonum 0 505 334 29 44 (Görkem), beni de arayabilirsiniz.

Harita da şöyle:


3 Ocak 2010 Pazar

Yedinci buluşmada neler oldu?

Yedinci buluşmayı Kordon'da, Playbox'ta yaptık. Katılım yine 15 kişi civarındaydı.

Toplantının ilk başlarında dar-uzun masa planı yüzünden biraz iletişim kopukluğu oldu. Bir o kadar vakti de, "hadi bugün mobil oyun tasarlayalım, üstelik iPhone gibi cihazların multi-touch veya açı algılama gibi özelliklerini de kullansın" derken kaybettik. Bir süre sonra farkettik ki kendimizi bu şekilde sınırlayınca pek birşey çıkaramadık.

Bu kadar vakit kaybettikten sonra bile, pek detaylı olmasa da bir oyun fikrine ulaştık diyebilirim. Gerçi Ertan fikre pek ısınmadı (sigortacı oyunu yapacağız bigün görecek!) ama belki de en çok katkıda bulunanlardan biri kendisiydi.



Oyun taslağı
Kahramanımız orta yaşlarda bir erkek, bir yatak odasında bir kadınla beraberken oyun başlar. "Kocam geldi" çığlığı üzerine kendini pencereden atlayarak kurtaran kahramanımız giysilerini orada bırakmıştır ve kendi evine döndüğünde karısına başına gelenleri belli etmemek için, şehrin sokaklarında gezerek evden çıktığında üzerinde olan giysilerin aynılarını toplamak zorundadır. Önce iç çamaşır, sonra çorap, sonra gömlek ve en son da pantolon sırasıyla devam eden bu eşyaları toplamak için sokak aralarında gezmeli ve oyunun ona gösterdiği yöne doğru ilerlemelidir. Her gösterilen hedef noktasına başına birşey gelmeden ulaştığında, o etapta vadedilen giysi parçasına ulaşır. Hikayede biraz Leisure Suit Larry, oynanışta da Commandos izleri mevcut.



Oyunun esas oynanışı kahramanımız bu sokaklarda gezerken yaşayacağı zorluklardan oluşur. İki boyutlu, yandan bakılan bir platform oyunu görüntüsüne sahip oyun ekranında kahramanımız şu engellerle mücadele eder:

- Eli sopalı adamlar: Yürüdüğümüz sokakta, aynı zamanda eli sopalı, iri yarı bir adam tipinden de bol bol görüyoruz. Bu adamlardan biriyle 3sn kadar aynı ekranda kalırsak elindeki sopasıyla bizi dövmek için harekete geçiyor. Bunu yapmak için önce ekranın sağ ya da sol ucuna kadar koşup bizim bulunduğumuz sırada tekrar görünür oluyor (platform üç katmandan oluşuyor). Bu sırada kahramanımız bir yol bulup saklanmak zorunda, yoksa fena dayak yiyor ve kaçamazsa fazla dayaktan hastanelik olabiliyor. Eğer hastanelik olursa, üzerindeki giysileri koruyor ama şehrin alakasız bi noktasında çıplak olarak maceraya tekrar başlıyor. (Biri GTA mı dedi? Busteeeed!)

- Yaşlı teyze: Bir sokakta yürürken, arka plandaki apartmanların pencerelerinin bazılarında bulunan yaşlı teyzeler, bizi (mesela) 3sn kadar çıplak görürlerse çığlık atıyorlar ve etrafta bulunan eli-sopalı adamların sayısı artıyor.



Kahramanımız sokaktaki bu "düşman"lardan korunmak için, bulduğu çöp konteynerlerinin içine saklanıp tehlike geçene kadar beklemeyi seçebilir. Bunun yanında çöp konteyneri bulunmayan bazı noktalarda, apartman pencerelerinde dışarıyı gözleyen ve davetkar gözleriyle bizi takip eden, pek de çekici görünmeyen kadınlar vardır. Bu pencerelerden birinden içeri girip orada belirli bir süre saklanmayı da seçebilir oyuncu, ama bunun bedeli düşen enerji ve dolayısıyla çıktıktan bir süre sonra yavaş yürümektir. Üstelik çöp konteynerlerinden istediği zaman çıkabiliyorken bu yöntemde sadece belirli bir süre (örneğin 5sn) saklanabilir.

Oyunun bitmesi için oyuncunun tüm kıyafetleri şehrin farklı noktalarından toplaması gerekiyor. Son kıyafet parçasını da topladığında, zamparanın evine ulaşması ve paçayı kurtarmasıyla birlikte oyun da bitiyor.